Bir söğüt ağacının dibinde oturuyorum.
Ve
Akşam, ince bir duman üflüyor bacadan.
Dumanlar,
Seni, göğe yazıyor usanmadan.
Başımı kaldırmadan kaldırımlardan,
Her yönde senin gezindiğini fark ediyorum.
Kilitleniyorum renksiz bir sessizlikte,
Sevda pankartı açarken yüreğim.
Bir guguk kuşunun yuvasında,
Soğuyorum yaşamaktan.
Bir söğüt ağacının dibindeyim.
Seni istiyorum,
Seni bekliyorum.
Diye hıçkırıyor içim.
Kim inanır seninle ayrıldığımıza?
Bilmiyorum.
Bir söğüt ağacının yanı başında,
Öğle güneşinin altında,
Koyulaşıyor tenim.
İçim gibi yanıyorum.
Akşam,
Senin sesini estirirken,
Ben çoktan vazgeçtim rüyalardan.
Rüzgâr kürerken seni buralardan.
Sadece,
Her şeyim senmişsin.
Şimdi anlıyorum.
Geç kalınmış bir cümleydi bu biliyorum.
Bir yanım varmış,
Bir de sen.
Bir sevinçmişim,
Bir hüzün.
Bir söğüt ağacının dibinde,
Hesaplaşıyorum kendimle.
Mantığım sonum oluyor.
Eriyor yapışkan bir şeker gibi,
Bedenim.
Ruhum gitmeye meyilli.
Seni içimden çıkartmamalıydım.
Şimdi anlıyorum.
SENİ ÇOK SEVİYORUM.
.