Camlar,
Buharına teslim oldular kışın.
Mevsim-i hazan ardı sıra,
Her bir şeyden haberli sardı takvimi kış.
Parmak uçlarımla adını yazdım camlara,
Sözcükler kifayetsiz kalıp yazıya dönüşürken.
Sırtını sıvazlayıp masum kâğıtların,
Ben var ya ben,
Sanki anlarmışım gibi
Seni resmettim tuvallere…
Suçsuzluktan suskunlaşıp,
Ve hatta donuklaşıp,
Un ufak oldu damlalar.
Yere düşüp tutunmaya utanç duydular.
Resmin, kısalttı sevinçlerini.
Unuttu dört mevsimin dördü birden,
Gelmişini ve geçmişini.
Kıskançlık nöbetleri titretti meşru şekillerini,
Hepsinin gözleri havada, istemsizce seyirirken,
Kar taneleri bebekler gibi ağladılar.
Oysa
Dörde bölen ben değildim mevsimleri.
Hiçbirinin ismine anne olmadım.
Beni bıraksınlar, kendi halime.
Bir parça kâğıda ben seni en baştan yazarım.
Ölsem bile ayazından aşkının,
Ben beni, soğuk sularla tekrar diriltirim.
Camlar,
Güçsüz benliğimi soyutlaştırır eminim.
İrtibat kesildiğinde ruhumla,
Aynalar camları taklide başlasalar bile,
Ben acınası mekânlarda saç baş yolarım.
Ve bir bakarsın sızlar inançlarım,
Çünkü
Yarımım, tamamım yıldızlar gibi kaydı.
Tırmandı karanlık, arka penceremden.
Korkular kısalttılar amaçlarımı.
Şimdi benim,
Yüreğim yarım.
Şimdi birçokları gibi benim de,
Sağ'ım sol'um gözyaşım...