Üç küçük çocuk geçti,
Gece yarısında sokak lambasının altından.
İskambil falına başladı yine,
Karşı penceredeki ihtiyar kadın...
Beyazlığıyla yüreğimi kamaştıran,
Kar,
Çekinmeden yağıyordu.
Ben,
Isınmak için seni bekliyordum.
Her şeyi bir tarafa bırakmış,
Çırılçıplak…
Tüm dünyevi aşklara kapanmış kalbimi,
Sadece sana aralayarak…
Kar kadar soğuktu bedenim,
Bekleyenler hayallerine küstüğünde.
Benim için bir kış daha geçiyordu,
Sensiz ve yüreğimi parçalayarak.
Artık,
Ayak seslerini duymak istemiyordum.
Hem şu ihtiyar neden ölmüyordu hala?
Kapım neden çalmıyordu?
Yavaş yavaş çıldırıyordum.
Anlamıyordum.
Yokluğunu örtüyordum üzerime geceleri.
Her gece titreyen bir gün doğuruyordu,
Ertelenip duruyordum yüreğinde.
Ben seni özlerken,
Kar rüyalarıma yağıyordu.
Sanki her gün pazartesiydi.
Bir gün,
Postacı geldi kapıma.
Titreyen ellerimle açtığım zarftan,
Döküldün, ayaklarımın altındaki halıya.
Zamansız gidişinle,
Zamansız insanlar eklemiştin yüreğine.
Mutluydun...
Ben,
Senin için gülümsedim.
Karlar birden bire eridi.
Ve tüm yapraklar döküldü…
.