Mülemmalar
ı.
biriken balı bilginin
sızıyor sözcüklere
şiir şaşırmak mı
biraz da
ıı.
beş vadi iniyor denize
beş vadi sis içinde
dağlarda bir hazin tenhalık
ve sessiz yankısı evrenin
ııı.
eğdi dallarını iğde
o nazlı hallerini sevmek için
güneşle oynaştığı yerde
taştan taşa atlayan suyun
ıv.
hevâneyim
renkleri içinde hayatın
başlamadan biten aşklara
pervaneyim
v.
önce tüy yaprak polen
sonra su sarnıç tortu
mülemması
yağmurdan
vı.
resiften sesleniyor öteğen
gümüş güneşe doğru
çalılık geride çok
şaşırtıyor sevinçli doğa
vıı.
ne zaman kopsan başkasının yüzüyle
uzaklaşsan alımıyla ne zaman
dolanır aklım perişan yüreğime
sesinin yabancılığıyla üşümüş
vııı.
baharı müjdeliyor
büyüleyen ivecenlikleri
geceyi karşılayan sığırcıkların
yuvalarına çekilmeden
son kez
çözülen ve giriftleşen
danslarında
ıx.
incirin ağdalı esintisiyle uyumak
güneşe en yakın saatlerde
kulak verip o minik
o sıcak vuruşlarına doğanın
x.
köydeki son günlerin
sararmış fotoğraflarıyla sarsılıyor şimdi
siyah bir perde üzerine düşen
kavgacıl gölgelerle
xı.
balkona düşüyor yakaran sesi
katlar arasında derbent arıyor
xıı.
atlasları kaç pınarda yudunuz da
soldurdunuz yabangülünden evvel
xııı.
aksisemadayız
yapboz oynuyor ay
gemidekilerle
xıv.
hep çizginin içinde
kaydırıyoruz taşı
sonra durup
soruyoruz
- çizgi ne?
xv.
biliyorum bir gün
gecikerek geleceksin
kopardığın yerinden
bağlamak için zamanı
xvı.
bir martının kanadından
süzüldü gün ışığı
çarptı denizin mavisine
yerleşti gözlerimize oradan
götürdük sonra
bal-su-tüy mülemmasını
bir vapurun dumanlı havasına
xvıı.
tuz yangısıyla yelkovanlar
yanımızsıra ivecen
üfleyen geceye
xvııı.
bağdat'ın günbatımlarında da kırlangıçlar
zayıflayan ışığı çığlıklarıyla mı uğurlar
xıx.
kirpiğinde köknar rengiyle
her gece ıtrını getirir
xx.
jiri barta'nın elleri
iki dalda
iki güvercin
biri süzülürken
öbürü havalanıyor
seslerin önünden
xxı.
başladı işte!
yalnızlığı gökyüzüne açan
cam dörtgenin ardında
diyagonal gösterisi
ıslanmış kiremitlerde
tütmeyen ikiz bacalarda
dinlenen ara sıra
deniz kuşlarının
xxıı.
bir asır beklemiş
gidip bulayım diye
yakıp ak kandillerini
her haziran
bir kalenin eteğinde
bir kıyının ardında
xxııı.
hiç boyanmamış bir tuvalde
henüz bulmuşken
mutluluğun ve sevincin rengini
bir öykü tasarlıyordu
sözcüklerini de bilmediği
sevince ve mutluluğa ilişkin
xxıv
yaslandığımız orman
otların çevrelediği taşlık
kuş uçumunda sessiz
karanlık deniz
birlikte donattığımız bu masada
yokluğuyla kendini imleyen ne
ikimiz de biliyoruz