İmgeden Kurama
her yıl olduğu gibi ortaokul son sınıfta da yaşattığım karne rezaleti yüzünden o yaz boyunca matematik dersleri aldırıp öğretmenime borcunu iki yıl ücretsiz tıraş ederek ödeyen; lisede fen bölümünü seçmemde ısrar eden, dolayısıyla fizik kimya ve biyolojinin yanı sıra cebir, geometri, trigonometri, analitik ve 'tasarı geometri' okumama sebep olan ilim irfan sahibi, okuma tutkunu babama..
Bugün (21 ağustos 2006) önemli bir şey oldu.. bilmediğim daha doğrusu yanlış bildiğim ama uzun zamandır izini sürdüğüm bir mesele pat diye karşıma çıkıverdi internette.. bu yeni bilgiyle 'imge' ve yol açtığı naçizane kuram altüst oldu, hem aklım karıştı hem de hayal kırıklığı yaşadım.. ilk hezeyanlardan sonra, şimdi yavaş yavaş yeniden ve daha soğukkanlı düşünebiliyorum..
olağanüstü muhteşem bir tecrübeyle akla düşen, benim 'imge' dediğim, bu denli kolay dağılabilir önerme zihnimin bir oyunuymuş besbelli.. samanyoluna ait cisimler arasında bir uzaklaşma tespit edilmemiş ki.. meğer, başka galaksiler uzaklaşıyormuş bizim galaksimizden..
belki tersidir (biz uzaklaşıyoruzdur) ya da zıt yönlere (bizim galaksimiz ve diğer galaksiler arasında) eşzamanlı bir hareket olmaktadır, diye fikir yürütmekten kendimi alamıyorum bu kez de... aklım çok karışık oysa bir saat evveline kadar düşüncelerim derlitoplu ve netti.. üstelik muhayyilemde sürdürdüğüm oyunla ne güzel oyalanıyordum.. şimdiyse kule yıkıldı, organları arasındaki orantıyı, eşgüdümü bir daha sağlayabilecek miyim..
az önce okuduğumdan anladığıma göre: samanyolunun elemanları kütle çekimi nedeniyle birbirleri arasındaki mesafeleri koruyorlarmış.. bense evrenin genişlediği tespitinden yola çıkarken kendimce bir yorum yapmış, bizim güneş sistemimizin içinde bulunduğu samanyolunun da yayılma halinde olduğunu tahayyül etmiştim.. anladığım kadarıyla, örneğin dünya da hem güneşten hem sistemin içindeki diğer gezegenlerden uzaklaşmaktaydı.. hatta uydusu ay bile arayı açmaktaydı (küçülmüş bir ayın aydınlatacağı geceler hiç de romantik olmayacaktı) .. acundaki tüm elemanlar, tüm sistemler yayılıyordu, milyarlarca sayıdaki bütün kozmik elemanlar... tümü.. niye böyle bir yanlışa düştüm, kütle çekimi anladığım, matematik-fizik bağlamında kavrayabildiğim bir konuyken, bilmiyorum.. muhtemelen evrenin genişliyor olmasını, kütle çekimine ters düştüğü için kabullenemiyor ve alttan alta düşünmeye devam ediyordu zihnim.. (çünkü tespitin ikinci kısmından habersizdim.)
tamam, yayılma ama nereye kadar? soru buydu, yıllar boyu aklımı meşgul eden, merak etmekten, bir cevap bulmaya çalışmaktan kendimi alamadığım.. ne var ki başka meraklar, başka okumalar, başlı başına çalıştığım iş, dolayısıyla vakit darlığı evren ve yasaları hakkında okumalara el vermiyordu.. zaten konuyu yanına yaklaşamayacağım bir yükseklikte görüp bilim adamlarına bırakıyordum. bir iki gazete-dergi haberi, bir iki belgesel hepsi bu.. özünde ise eksik bilginin yanı sıra büyük merak.. çatışkı... ironi.. başka bir şey değil..
bir gün apansız, hazır olarak gelen bu önermeyi, 'samanyolunun ekvatoral mevsimi'ni kendimce çözümlemeye çalışmıştım:
madem samanyolunun 'ekvatoral' mevsimiydi söz konusu olan, demek ki yayılmanın gerçekleştiği düzlemin (aslında düzlem yerine yörünge demek daha doğru) adı ekvatordu... elbette, naçizane bilgim dahilinde irdeliyordum; örneğin yerküre, hayali enlem ve boylamlara bölünmüştü, içlerinde en geniş enlemin adı ekvatordu. mevsim ise çevrim demekti, yani birbirine ulanan, biteviye tekrarlanan döngü demekti.. kozmik bazda 'ekvatoral mevsim' oluyorsa, yine kozmik bazda kutupsal mevsimler de olmalıydı (genişlemenin ardından daralma, sonra gene genişleme) ve bütün bunların içinde süregittiği uzam yani evren de küreseldi.. samanyolu ve diğer tüm galaksiler de içinde bulundukları küre benzeri evrende bir döngü tutturmuşlardı ve içinde bulundukları alanın elverdiğince yani geniş ise yayılıyor - dar ise sıkışıyorlardı.. demek ki kutupsal döngülerini yaparlarken aradaki mesafeler kısalacaktı.. dünya nasıl ki hep aynı yerinde durmuyor, kendine dönerken güneşin etrafında da biteviye dönüyor, samanyolu da küme halinde, acunda bir döngü içindedir, yörüngesi de kozmiktir (yani devasa büyüklüktedir, akla havsalaya sığmaz) ve elbette mevsimlerinin süresi de ancak kozmik süreçlerle ifade edilebilir.. biz kendi gezegenimizin hem kendine hem cazibeye (güneş) döngüsünü nasıl fark etmiyorsak galaksinin döngüsünü hiç fark edemeyiz.. işte şiir olarak 'imge' şok edici o muhteşem tecrübeden iki yıl sonra ve bu analizler sonucunda yazıldı. birilerine aktarmak ya da dizelere dökmek için (şiir biçiminde paylaşmak da planlanmış, iradi bir eylem değildi) en az iki yıl bekledim. bilirkişilerle konuşabilme girişimlerim bir sonuç vermedi.. meseleyi aklımda evirip çevirirken olabildiğince okudum, önermeyi içimde olgunlaştırmaya çalıştım ve okumalarımda fikri çürütecek bir veriye rastlamadım, ta ki bugün internette konuyla ilgili bir siteden öğreninceye kadar.. meğer samanyolu yayılmıyormuş.. elemanları arasındaki uzaklıklar sabit kalıyormuş.. fakat galaksiler birbirinden uzaklaşıyormuş.. aklım karmakarışık..
yanlış bilgilerime dayanarak zihnimin(?) beklenmedik bir biçimde ortaya attığı bu önerme tam olarak doğru değilse bile yine de çok önemli.. yaşadığım tecrübe, zihnin, kendi bilgisiyle sınırlı da olsa bir cevap oluşturması, yani geri planda çalışmaya devam ettiğini göstermesi bakımından ilgiye değer.. akla birtakım bilgiler yükleyip bir de soru girdiğinizde, siz başka işlerle meşgulken, o sessiz sedasız bunları birbirine ekleyip çıkarıyor ve problemi kendindeki bilgiyle sınırlı da olsa bir çözüme ulaştırıp sonucu sunuyor..
bana sunulan bu sonuç (ben imge diyorum) merakımın şiddetinin azaldığı günlerde ve meselenin aklımda olmadığı bir anda, istemsiz ve hiç beklenmedik bir biçimde kendiliğinden, hem de çok somut ve maddi bir gerçeklikle, bir sesle geldiğinde kelimenin tam anlamıyla kalakaldım.. hazırlıksız yakalanmama rağmen sanki bir yandan da bu yaşadığım doğalmış, hep olurmuş gibi gazete okumaya devam ettim.. hayretim, içten içe, daha sonraki günlerde büyüdü... şoku sonradan yaşadım, yavaş yavaş.. çünkü iradi olarak yaşadığım bir durum kesinlikle değildi.. yine de ve elbette bendeki naçizane bilgiyle sınırlı bir önermeydi.. böyle düşünüyordum..
başka bir galaksi adı bilmiyordum örneğin, ya da okumuşsam bile içselleştirdiğim adlar değildiler... ama samanyolu'nu biliyordum, içinde dönendiğimiz, yaz gecelerinin kırsal alan göklerinde birden bulutsulaşan bu küme ismine yakışan harikuladeliğiyle beni hep sarhoş ediyordu.. kozmosta saman adaları tutuşmuş da sanki ardında böyle gümüşi, devasa duman bulutu bırakmıştı.. samanyolu başımı göğe kaldırmadığım anlarda bile muhayyilemde varlığını koruyordu, 'varız' diyordu 'sen bendesin' ve ben döngüyü içten hissediyordum.. bu muhteşem birliğin içinde, dünya üzerinde yaşıyor olmak bir mucizeydi.. başka dünyaların yaşam formlarını, mevsimlerini, gecelerinin ve gündüzlerinin uzunluğunu, ısısını tahmin etmek için kafa yormak, yepyeni yaşam formları ya da bambaşka mevsimler tasarlamak sık sık oynadığım fakat hep yenildiğim bir oyundu.. her seferinde bu çabanın bildiklerimin, bu dünyada gördüklerimin ötesine geçemeyişinin farkına varıp hayal gücümün zavallılığına boyun eğmek zorundaydım.. izleyebildiğimce bilim-kurgular da bu sınırı aşamıyorlardı asla..
dediğim gibi samanyolunun yanı sıra, ekvator ve kutuplar da yerküreye dair ve bildiğim kavramlardı, mevsimlere sebep olan döngü de öyle.. sonuç olarak 'imge' bilgimin dışında bir şey içermediği gibi, yanlış bilgimle yorumlanmaya da mahkumdu..
böyle düşünmeme rağmen bir an için yeni öğrendiğimi bir yana bırakıp eski bilgim üzerinden düşünmeye devam ediyorum: samanyolu da bir yayılma arz ediyor olsaydı 'imge' olarak gelen bu önerme doğru olabilirdi. üstelik doğruluğu belki de hiçbir zaman kanıtlanamayacaklardan.. çünkü ölçümler için, yeni keşifler için gerekli olan teknolojik olanakların gelişmesi dünyadaki yaşam süresine bağlı.. ama dünyadaki canlı hayatın ömrü kozmik mevsim değişikliklerini görmeye yetecek mi? (big-bang deneyini ve sonuçlarını merakla bekliyorum..) bir doğrunun kanıtlanamaması ise onun doğru olmadığı anlamına gelmiyormuş (Gödel'in kuramı) ...
doğru olabilirdi çünkü ekvatoral bir yörünge üzerinde olduğundan bir yayılma gösterecekti, yani içinde bulunduğu en geniş çembere göre konumlanacaktı (bir portakalın bile ekvatoru vardır) ,.. 'imge'nin üçüncü dizesinde 'her biri yıldız olsun harflerin' dedikten sonra harflerin aralarını açarak yayıldıklarını göstermişim. Bu dize yanlış bilgimin (samanyolu da yayılıyor) en somut göstergesi.. daha sonra xı. bölümdeyse 'galaksiler dağılmaz devasa birlikse' derken de bu yayılmanın bir kopuşa neden olmayacağını, bu durumun, içinde yol aldığı yörünge ile ilgili olduğunu anlatmaya çalışmışım.. çünkü 'mevsim' sözcüğüyle işaret edilen bir çevrim söz konusuydu ve belki de ekvatoral olandan yavaş yavaş kutupsal olana doğru yolculuğunu sürdürecekti ya nasıl? kuramın zayıf halkasıydı bu.. bazı olasılıklar şekilleniyordu zihnimde ama bilimsel olabilir miydi? .. bildiğim fizik yasalar yeterli miydi? bir alfabenin iki-üç harfiyle bir metin yazmaya çalışan biriydim..
naçizane bu teoriye göre; ekvatoral yörüngenin tam ortası da big-bangin oluştuğu noktaydı.. yani 'tanrı noktacığı'.. bir güç bu noktada patlamayı gerçekleştirmiş, kendinden olanı sonsuz sayıda parçalayarak etrafına saçmış ve onlar üzerindeki çekim etkisini belki de hala sürdürmekteydi.. milyarlarca yıldızdan oluşan binlerce galaksi de bu tanrı noktacığı'nın cazibesine yakınlaşıp ırayan bir döngü tutturmuşlardı.. mesela bir topacın döngüsü sırasında merkezde hala manyetik bir çekim gücü kalıyor mu? ne kadar müddetle? merkezkaç kuvvet ya da tersi.. vs. araştırmalıyım..
imgenin istemle değil de kendiliğinden düşmüş olduğu için aklımı meşgul etmeye devam etmesine ve bu kez galaksilerin bir yayılma göstermediği bilgisinden yaklaşarak inatla yeni bir açıklama getirmeye çalışıyor olmama ne demeli?
samanyolu kendi elemanları bakımından bir yayılma göstermiyor.. peki tamam.. ve hadi evrenin de sathı müstevi olduğunu düşünelim; bu durumda bile, 'ekvatoral mevsim' önermesi, samanyolunun ve evrendeki tüm galaksilerin döngülerinin belli evreleri olduğunu, hatta şu an en büyük çember (yörünge) -elbette tam bir çember değil eliptiktir- üzerindeki konumları sebebiyle galaksilerin aralarındaki mesafenin açılıyor olduğunu işaret ediyor olamaz mı? .. yalnızca diğer galaksiler bizden uzaklaşmıyor da zıt yönlere eşzamanlı bir hareket mi yaşanıyor? .. 25 ağustos 2006
bana pek doğru gelmiyorsa da -çünkü bir noktada meydana gelen patlamanın saçtığı elemanlar neden tek boyuta yayılsınlar ki, bildiğimiz fizik kurallara aykırı bu-, diyelim ki evren sathı müstevidir.. böyle olsa bile bu evren, merkezden giderek uzaklaşan cisimlerin en son çembere doğru yol aldıkları 'dairesel' bir düzlemdir.. ve bu da zaten bugün astro-fizikçilerin öne sürdükleri gibi evrenin yayıldıkça kendi üzerine çökeceği, ardından yeni bir big bange yol açacağı tezine varıyor, demek ki bana gelen imge yeni bir bilgi değil, halihazırdaki kuramın şiir dilinde karşılığıydı.. peki, ses? benim değil... nereden? niye hazırlıksız yakalandım? kendi düşüncem olsa şaşırıp korkar mıydım? .. kozmosun yasalarının da ötesinde, çok önemli olan ve üzerinde düşünmeyi hak eden asıl bu değil mi? .. meselenin bu yönüne de oldukça kafa yordum, okudum.. bütün disiplinlerden, budizmden, tasavvuf felsefesinden.. olabildiğince filozoflardan, platon, kant, jung, benjamin, bataille..... böylesine derin, mistik boyutları olan bu içsel tecrübe elbette bambaşka bir yazının, kitaplar dolusu yazıların konusu.. ama ipuçları 'imge' adlı şiirde var..
meselenin fiziksel boyutu, elimde değil, hiç aklımdan çıkmıyor; yeni bilgiye göre irdelemeyi sürdürmekten kendimi alamıyorum.. evet.. evren genişliyor ama samanyolu elemanları arasında bir yayılma gözlenmiyor.. aralarındaki kütlesel çekim aritmetiği öylesine mükemmel ki mesafelerini koruyorlar.. hesaplanan uzaklaşma ise matematiksel olarak çok az.. bu nokta üzerinde biraz daha ayrıntılı düşünmem gerek.. eğer sonsuza kadar gidebilecekleri bir uzam varsa ve kendi aralarındaki bütünlüğü de koruyorlarsa ne değişecek? birbirlerinden uzaklaşsalar da galaksiler kendi bütünsel varlıklarını sürdürüyor olmayacaklar mı? muhtemelen soğumuş olarak.. peki samanyolunun bu yolculuğunda başka başka galaksilerle karşılaşma olasılığı yok mu? diğerleri de acun içinde aynı fizik yasalara tabi değiller mi? ...
Yanlış, daha doğrusu eksik bilgime rağmen, bu önerme (samanyolunun ekvatoral mevsimi) gerçek olamaz mı yahut gerçeğe yakın? 31 ağustos
düşünmeye devam ettim, hep düşündüm, bazen açılır gibi oluyordu gizem, bazen tekrar kararıyordu.. bazen çözebildiğimi düşünüyordum süreci, imge öncesini ve deneyimi, ve deneyimden iki yıl sonra yazılan şiire rağmen bilincimin hâlâ bulanık kalışını.. sonra birden yitiriyordum.. tanrım neden böyleyim? diyordum kendi kendime? hem deneyimin hem de şiirin istemsiz meydana gelmesinden mi? imgenin kendini işittirmesinden, şiirin kendini yazdırmasından mı? bir türlü sahiplenip duru bir zihinle bakamıyordum meseleye..
geçenlerde bir an şöyle bir sonuca ulaşabildim sanırım: mucizevi bir biçimde bunun farkına vardığımda gene tuhaf fakat öncekinden farklı bir şok yaşadım.. çünkü eksik ve hatta yanlış bilgime rağmen 'imge' bana bir galaksinin elemanları arasında yayılma olmadığını göstermiş.. evet bir yayılma varmış ama galaksiler arasındaki uzaklaşmaya göre çok az mesafelerle.. (ist. üniv. astronomi okumuş olan gencin açıklaması böyleydi.. kendisine 'imge'yi yazdıktan birkaç ay sonra rastlamış -ebru günlerinde- fikri paylaşmıştım.. beş-altı gün sonra şiiri mailine gönderdim, ama söz verdiği halde hiç ses çıkmadı kendisinden) .. bu bilgi ise imge'nin işaret ettiğiyle tutarlı, ekvatoral bir düzlemde cisimler arasındaki mesafeler elbette ki kutupsal düzleme nispetle artar..
dolayısıyla 'samanyolunun ekvatoral mevsimi' ifadesiyle gelen imge benim yanlış bilgime rağmen galaksinin yayıldığını ama elemanların birbirinden kopmayacağını işaret etmiş.. mucizevi bir biçimde.. bendeki bilgiyle sınırlı olsaydı 'ekvatoral mevsim' diyerek hem galaksilerin cisimleri arasındaki bağın sürekliliği anlamını, hem de az mesafelerle uzaklaştıkları bilgisini içeren bu imgeyi bulabilir miydim? .. bilmiyorum.. belki de bulmuşumdur, sonsuz uzay boşluğunda yitip gitmek korkunç geldiği için..
şiiri flu bir bilinçle yazarken de sürecin kronolojisini bozmadan, ilkönce yanlış bilgiyi vermişim, her biri yıldız olsun harflerin, yayılıyormuş, diyorum.. daha sonra imgeyi, imgenin gelişi üzerine oluşan ruh hallerimi, sonra da bu yeni bilgiyle hiç çelişmeyen ve konuya ilişkin okumalarıma dayanan yorumları işlemişim.. ('imge' iyi bir şiiir kanımca, böyle bir durum şiir diliyle daha nasıl anlatılabilir ki? çok açık bir bilinçle yazmadığımı, hatta bölümler yazıldıkça her birinde şaşırarak sevindiğimi hatırlıyorum.) fakat şiirin yazılmasından sonra bile tecrübenin bende bıraktığı hayret duygusunun bilincimi yeniden bulanıklaştırmasına engel olamamışım.. önermenin yanlış olduğunu, bendeki kısıtlı bilgiye dayalı olduğunu, yanlış bilgimden türediğini düşünmüşüm hep..
bir gün gene düşünürken apansız bu yeni çözümlemeye ulaşınca hafızamda tutmak için büyük çaba harcadım (çünkü bir lahzada gelip geçen binlerce fikrin tamamına yakınını bir daha yakalayamamak üzere yitiriyorum, bir yerlere not alsam da bu kez yazdığım yeri unutuyorum) .. her gün kendi kendime tekrarlayarak birkaç ay aklımda taşıdıktan sonra bugün yazdım. 26 aralık 2006.. 17.25
şaşılacak şey! ! imge bana, samanyolunun cisimlerinin birbirinden uzaklaşmadıkları noktasında, doğruyu göstermiş.. eray'a sorduğumda (istanbul üniversitesinde astronomi okuyan genç) 'samanyolunun üyeleri arasındaki uzaklık 'evrenin genişlediği' sonucuna varan ölçümlere nipeten hiç de artmıyor' demişti.. yani belli belirsiz bir yayılma varmış ama özünde samanyolu bir arada kalmaya devam ediyormuş.. bense evrendeki tüm cisimlerin uzaklaştığına yoruyordum 'evren genişliyor' tezini.. işte! imge bana bunun böyle olmadığını göstermiş.. tanrım! ! peki yanlış bildiğim bir durum üzerine kendi zihnim bunu çürütecek yeni bir bilgiye ulaşabilir mi? Şiiri ilkin bu yanlış bilgiyle başlatmış, sonra 'imge' doğrultusunda işlemiş, sonra da bunu unutmuşum! ! bu bir aymazlık, hem de uzun süren bir aymazlık.. iki yıl boyunca imgeyi aklımda taşımış, konu ile ilgili kitaplar okumuş ama bu gerçeğin farkına varmamışım.. sonra şiir kendini yazdırmış, pıtır pıtır, hiç zorlamadan, zorlanmadan.. sonra astronomi okumuş o gençle konuşmuş, ondan bazı destekleyici bilgiler almışım, gene de şiirin içindeki bu paradoksu fark etmemişim..
artık biliyorum, imge yanlış bilgimin yerine yeni bir bakış açısı getirmiş, ve bu yeni bakış açısıyla şiir kendini yapılandırmış, sonra ben bir bilenden bunu destekleyecek bilgiler almışım... süreç kısaca bu... peki 'imge'nin içerdiği önermeye kendi zihnimle mi ulaştım?
ya mistik deneyimler yaşamış mutasavvıflardan okuduklarım, onların tecrübeleri? hepimiz yanıldık mı? parçalanmış 'ben'lerimizin bize oyunları mı bu görüngüler? 6 nisan 2007