Aşk Yangını
Kuzguni gözlerine düştüğüm günden beri yar,
Yollar yırtık çarıklı ayaklarımı hırpalar.
Ne kanımla kızaran taşlara,
Ne pişen beynime aldırırım.
Bir yamalı bohça gibi,
Bir yırtık çanta gibi;
aşkı içime doldururum.
Pervane çehrende bu can,
Kokuna tutkun, teninde uçuşan.
Tam kanat açarken ümitsiz bir aşka
Hızır gibi yetişip son nefesime;
Bir doğan gibi,
Bir şahan gibi;
Yuvalandın gönül kafesime
Ah çiçeklerin en güzeli!
Ah kuşların en güzel öteni!
kulağıma melodisin gözlerime renk.
Bir yaban gülü gibi,
Bir nar bülbülü gibi;
Eşsiz sendeki bu ahenk.
Sen, kırık mızrabın bağlamamda son notası.
dümeni bozuk gemimin şaşmaz rotası.
Kalacakken karanlık odaların rahmetine;
Bir nur gibi,
Musa'ya Tur gibi
Doğuverdin kasvetime.
Ben, Karacaoğlan'ın sazında bir dertli tel.
Sen, benden bu nameleri çıkaran sihirli el.
İşlemeseydi o narin parmaklar, aşkı özüme;
Bir çınar gibi,
Bir köknar gibi
Uzar giderdim gökyüzüne.
Düştüğüm gün senin aşkına,
Bir ateş düştü gönül köşküme.
Derman diye beklerken ben seni;
Bir humma gibi,
Bir sıtma gibi
kavurdun sen beni.
Ey sevgili, ey kanımı tutuşturan ateş.
Ey ruhumda kezzaba, damarımda zehre eş.
Kavurdun alev alev uzanıp öze
Ateşte demir gibi,
Kızgın yağda erir gibi
Çevirdin beni köze.
Bu yanık nağmeler benim, benim ağlayan.
Benim sesimdir yürekleri dağlayan
Bu aşkın son türküsüdür,
Bir tar gibi,
Bir gitar gibi;
Ezgilerin süsüdür.
Keklik sekişlim, ceylan bakışlım
İçime akan sılam, alışamadığım gurbetim.
Ayak izlerinde demlenir saadet şerbetim.
Gel ne olur beni uçur
Bir leylek gibi,
Bir ördek gibi;
Huzura göçür
Neyleyim, düştü bir kez aşk ateşine bu can.
Neyleyim, sönmez artık böyle tutuşan.
Sen ve ben, ben ve sen hangimiz kimiz?
Suyla hava gibi,
Ademle Havva gibi
İç içeyiz ikimiz