Eylülleri Okşar Yalnızlığım
Geceyi alnına düşürmüş rüzgar
Siyaha beyaz diyen yüreğim
Kendi gerçeğine kör hayallerim
Gül diye dikene sarılmışım
Kan çanağı ellerim
Kanadına ağlayan martılar üşürken saçlarımda
Fareler dağları çeker omuzlarında
Vuslata kağnı hızıyla
Ayrılığa jetle gidiyorum
Uçurum kayaları baktığım yüz
Yorgun dağların avucuna
Bir damla gökyüzü sürsem
Mermer bakışın buz tutar mı?
Gülüşün acı veriyor başkasında
Kurşun kadar ağır
Batar yüreğime sensizlik
Gülüşün benimdi bir zamanlar
Ay ışığı sevdalarımın süsüydü
Gülden kalelerde burcumdu aşk
Bulanık bir akvaryumda
Sevgisiz ve aç ölen bir çift balık
Dokunsan batacak güneş
Kızılı eksik yetim şafaklarımda
Derin gözlerinin sancısı ruhumda
Yanık buğday tanesi gibi
Eylülleri okşar yalnızlığım
Ben ayrılığı piramitlerin eskiyen taşlarında,
Kumlar aşkımı basarken bağrına
Sıcak elleri sararken gönlümü
Kanayan şehirler ülkesine götürürken seni
Issız patika yollarında tanıdım...
İlaç diye içtiğim zehir, sevdalı bakışın
İsyankâr kadehlerden denizi içerken kalma
Dizlerimde kaldırım tozu
Ben aşkı iki rubleye bir kadının kalbinden satın aldım.