koparmalıyım artık güneşi dalından
sunmalıyım ölesiye
sırılsıklam
görmemeliyim, duymamalıyım…
güneş içinde alevlenen hoyrat bir aşk
ısıtmadan önce üşütür…
gökyüzü karanlıktı;
ben ağlıyordum
çaresizdim
arıyordum
dertliydim
otağım tütmüyordu, kısrağım kayıp, çadırımı yel alıp götürmüştü
gök gürlüyordu
nergisleri gösterip bak işte soldular diyordum
boyunlarından tutup kaldırıyordun
kurumuşlar diyordun
rahmet gelmeli diyordum
nergisler hepten kurudu…
gün aydınlandı;
gök gürlemiyordu
beynimde uğuldamıyordu
çadırımı kurdun
ocağımı tüttürdün
ışıttın içimi, güneşi tutup dalıma astın
gözyaşlarımı kuruladın
beni sevdin, yatağıma geldin
bana öpmesini, sevmesini öğrettin
beni kollarına aldın, koynunda uyuttun
ağlamasını
ve şiir yazmasını
öğrettin…
bana acıdın, beni öptün
bana sarıldın, beni sevdin
benimle seviştin, benimle uyudun
benimle güldün, benimle ağladın
ve nergisler solmuş kurumuştu
ve sen bana
çiçeğin kendisini
solmaz olanını
gülü sundun…
o gül ki;
sevgiyle soluyor
sevgiyi soluyordu
bana en ulaşılmaz sevgiyi
bana erişilmez sevmeyi verdin
kimselerin yetişemeyeceği kadar
büyük sevmeyi öğrettin
beni mutlu ettin
güldürdün…
Sen'sizlik rüyalarımın
gülü idin…