Sürgün
sürgündeyim bu günlerde
uykularım firari
kapattım kendimi
bir hücreye
ayağa kalksam
başım çarpacak
duvarlara...
oturup bir köşeye
çektim dizlerimi
göğsüme
düştü başım
dizlerime
hücrem soğuk
hücrem karanlık
ve korkuyorum
hem dışarıya
çıkmaya
hem içerde
kalmaya...
bir bardak çay
eşliğinde birkaç
ekmek kırıntısı
sabah kahvaltısıymış
bila mecburi
kabul ettim
yaşamak için
yemek gerekmiş
iyi de
neden yaşayayım...
bedene zulüm yasakmış
peki verdiğiniz perhizler
onlar ne olacak
karar verin artık
açlıktan mı öleyim
yoksa yasaklardan mı?
sürgündeyim her şekilde
yavaş yavaş ölüyorum galiba
hadi gelip kurtarsana...