Muhabbet
sana uğrasam derken
deniz kıyısındayım, uğuldaşır dalgalar
karaya vurmuş bir gemi
bir iki de sandal gördüm
kumsalda tek başına, aynı ben gibi…
içinde sen vardın şüphesiz
bir de başka bir adam
onu hiç görmedim tanımıyorum
ama sen yanında olduğuna göre
referans çok sağlam…
hadi; buyur etsenize,
ne bakıyorsunuz yüzüme
ne var kadehlerinizde
ben bir çay alayım demlice
şu saatte başka şey kesmez de…
sabahçı barınakları neye benzer
neler yaşanır içinde, nasıl hüzünler
değildir mutlaka et yada kemikten
yürekler vardır, kimi durgun
kimi birilerine dargın
asıl yuvasını terk eyleyen…
biliyorum sizler muhabbet için
kısa anlarla oradasınız
bakmayın bana, hatta bel bağlamayın
deli poyrazlar gibiyimdir
her gün doğumlarında başka
batımında başka eserim…
biraz nazlıcayımdır
hani dilimde sivridir
sevdim mi tam severim ya
ah bir sevebilsem
yani aşık olma cinsinden…
işte yine ben konuştum
sessizce dinledin sen
zaten bu muhabbet de
tam bana uyan cinsinden
biraz soluklanıp
çayları tazeleyelim istersen…
bir karar vermek gerek ya, olmuyor.
gidenin yerine asla kimse konmuyor
severim elbette insanları
ne düşmanlığım olacak ki
hem içinde sevgi barındırmayan
sayılmaz ki insandan…