Farkındamısınız
Uzaklarda, çok uzaklarda; bir kuytuya yasladım sırtımı,
Görebilmek için doğruları, olur ya belki ben de göremem,
Olur ya bende düşerim aydınlık yerine karanlıkların peşine.
Olmaz; olmamalı ne karanlıklar, ne de boş vaatlere gebe yeminler…
Şimdi benden bağışık ve bir o kadar kırgın yüreğim,
Ne çocuk düşlerim, ne fosforlu kalemlerim var,
Ne de annemin anlattığı eren-evliya öykülerim...
Oysa ne çok şey düşlemiştim, yeni yetme gençliğimde,
Yumruklarım büyüktü memleketim kadar,
Ve hiç bir karanlık düşünceye eyvallah demeyecektim...
Her sabah gözlerimi güpgüzel bir aydınlığa açsam isterdim ya,
Korkarım bu hasret ölene kadar sürecek bizler uyanmadıkça…
Çocukken her şey ne kadar büyükmüş gözlerimizde,
Umutlarımız, ulaşamadıklarımız, aynı aşk gibi,
Aş gibi, ekmek gibi.Şimdi de aynı değil mi,
Ne zaman küçüldüler ki...
Artık ne masallar eski mutlu masallar, ne biz eski biz,
Birileri geldi, bütün dünya gibi hem düşlerimizi,
Hem sevgimizi, hem de masallarımızı kirletti...
Farkında mısınız? Dallarımız sonbahar esintili,
Kaybettikçe insanlığımızı ve insana olan sevgimizi,
Çiçek buketleri yerine silah tutarsa ellerimiz,
Korkarım çöle dönüşecek, gül bahçesi yüreklerimiz…