"İstanbul'da matbaacı arkadaşım Hanifi Göçer,
bana kart basıp göndereceğini söylemişti.
Çok bekledim, kart gelmedi. Bu taşlama onun için yazıldı."
Gözlerim yollarda bekledi martı
Posta getirmedi bastığın kartı
Böyle mi olmalı Göçer'in şartı
Yiğit sözü mermer olur taş olur
Kuru çölde sarı bülbül öter mi
Sen ateş yakmazsan duman tüter mi
Denizden bir damla alsam biter mi
Bir kaşık yağ ile nice aş olur
Bilir misin şimşek neden sert çakar
Dağların suları engine akar
Umut umduğunun yoluna bakar
Şair şair ile hem sırdaş olur
Böylesi söğütten bize köz olmaz
Kurt düşmüşse çürür gider öz olmaz
Yerini bulmayan söz de söz olmaz
Tabiri caizse ninanaş olur
Umudun kuyusu derler derince
Gönül tez incinir ipekten ince
Hile karışırsa beyaz pirince
Emeklerin hiçe gider hâş olur *
Kimi Kars'a gider kimi Bolu'ya
Kimi boşa sıkar kimi doluya
Doğru nefes alıp doğru soluya
Yalancının yattığı yer yaş olur
Demek boşa dönüyormuş kayanız
Sütümüze ulaşmadı mayanız
Ehli kâmil olamadık yayanız
Göz gönülden görmeyince şaş olur
Ne küpüm boşalır ne destim yarım
Suyum sebil, dağıttıkça artarım
Kişileri gıram gıram tartarım
Terazide fire verir fâş olur **
Meyvesiz eriğin dalı eğilmez
Her yaraya el uzatıp değilmez
Ele akıl verir kendini bilmez
Hayal berberinde kel tıraş olur
Sermayesi yalan olur yalanın
Uskunu tez kopar eski palanın
Böyle acemice tambur çalanın
Eli dili tutmaz pür telaş olur
Hasan Turan gürüleyip akmadın
Fesat ocağında fitne yakmadın
Daha söylenecek söz bırakmadın
Böylesi gövdede böyle baş olur.