Sustum, pustum, küstüm
Sustum
Bir gök parçasına kuş oldum, uçtum
Sustum
Bir damla suya balık oldum, süzüldüm
Sustum
Bir yudum hasrete insan oldum, öldüm
Kimim kimsem yok
Benliğim enkaz, ruhum suspusküs
Gözlerim ela, tenim baş veren buğday
Adım Hande, yüzüm tebessüm
Soyadım Yılmaz, gerçekliğim yenilgi
Evim İstanbul, toprağım Kayseri, sevdam Mersin
Düşüncelerim gerçek, söylediklerim yalan
Yazmaya çalıştıklarım yazamadıklarımdan ibaret
Cinsiyetim kız, varlığım fahişe
Anlattıklarım masal, içimdekiler korsan
Yüreğimdekiler bir dünya, tenimdekiler sadece miras yediler
Okumuyorum cahilim, yazıyorum çünkü hayvanım
Günahlarım sevap, sevaplarım hiç yok
Namaz bilmem, niyaz ederim
Edep sabır bilmem, oruç tutarım
Her gün kendime zarar verir, yine de Allah'a inanırım
Kimliğim pembe, mavi, turuncu değil
Kimi gün lezbiyen, kimi gün gayim(!)
Adresim doğru, kimliğim yanlış
Üç yanlışa bir doğru değil, her doğruya bir yanlış
Sözlerim sanal, çığlıklarım vasiyet
Şarkılarım bestesiz, bestelerim sözsüz
Hayatım her gün bir gün eksiktir, yaşamım geçmiş, şimdi ve gelecek
Gülüşlerim, bakışlarım gerçek ama ölümümle hepsi geçecek
Sessizliğim hissizliğimdir ki bu tek gerçek
Sensizliğim yalandır, yüreğimde yüreğin, ölüme değene dek
Kahreder dururum, bakma kızlığıma ben bir piç kurusuyum
Kelimelerim anlamsız, cümlelerim hep yalnız, mısralarım duygusuz
Cahilliğimden yazdığım en büyük satır, bizim köydeki koca katır
Aldanışlarım mektuplarımdır, tutunuşlarım mektupların
Dilenci bir pisliğim, cebim kırık yaşamlar çöplüğü
İki satır yerim kaldı, o da sana mirastı
Ölmeden söyleyemem… Ölünceye dek hoşça kal!