Her ırk
her din insanı
kendi inancına göre
bir bir
mihrabına yönelik
getirerek tekbir
bu gün
seni anıyor.
Dünyanın en büyük insanı olduğuna
hür inançları altında
sakıncasız inanıyor.
Dalga dalga televizyonlarda
ilke ve devrimlerinin tüm yanlarıyla
her birini birer birer sayarak
yer yüzüne yayarak
en büyük Asker oluşun
en büyük hatip oluşun
en büyük Devlet adamı oluşun anlatılıyor.
Çankaya'daki Kartal yuvasına
nasıl konuşun anlatılıyor.
Devleti,Milleti
ve Vatanı için
gerekirse baş veren
Cumhuriyet ve devrimler için
gece gündüz
usanmadan savaş veren
nasıl bir ulu
nasıl bir yüce
insan oluşun anlatılıyor.
Çökmüş bir Milleti şahlandırmak için
mucize buluşun anlatılıyor.
Ataaam
Dünya seni
böyle anıyor.
Bütün bıraktıkların
bağrımızda
buram buram yanıyor.
Bindokuzyüz otuz sekizdeki ölümün
ışığında yoksun kalan
kapkaranlık o kötü gün
Kasım on
bu tarih ve evrene bıraktığın
son nefesindi
dokuzu beş geçe son.
Her yıl o gün o saatte
her yerde hala sen
her beyinde her kalpte sen
taaaa iyonosferden kopup
Güneş rüzgarlarıyla
Okyanuslarda
ve doruklarda sen
sensin sen.
Anımsayanlar o günü
şöyle anlatıyor;
Dolmabahçe kapısının önü
bir mahşerdi
Allah o gün bize
ne büyük sabır verdi
saat dokuz beş
havada Güneş
her yerde çok çok
kırık kırık
hıçkırık
her şey sessiz
Dünya nefessiz.
Evet,nefessiz kaldı tam beş dakika
bilahare her kes Hakka;
alnını dikip göklere
Uzay camını kırarak
gözünden kanlı yaşlar bırakarak
ve çılgınca haykırarak
(niye Atamı aldın Ulusumun başından
seni bile göremiyoruz gözümüzün yaşından)
diyordu.
Ve işte
her hıçkırık gelişte
bile bile
Allah'ına bile
böyle isyan ediyordu
hala bu güne kadar
her yılın o gününde
her Atanın önünde
saçlar dökük
boyunlar bükük
umutlar kırık
ve çığlık çığlık
(eğer ilkelerinden dönersek şayet Atam
Türklüğe yazık olsun,bu soya lanet Atam
gözün arkada kalmasın Atam şunu iyi bil
gözümüzün yaşına bu gün hitaben mendil)
denildi.
Vahi olan bu deyimler
birer ayet edinildi.
Seni her sinesine basan insan
feleğin ölüm getiren cilvesine
çatarak kaşını
hür ve açık alınlı
o dik başını
kaldırarak uzaydaki o ölüm enginine
yana tutuşa gene
gene seni anıyor.
Bu anılar gönüllerde
ve yeminli dudaklarda
işte böyle meşalenle tutuşuyor
meşalenle yanıyor.
Niye bu uyanılmaz uykuya yattın
bir tek kanat gibi çarpan
bu pervasız yüreklere
nereye gittin Atam
niye kaçtın göklere
sen bizim başımızdın
her yolda
yoldaşımızdın
sen bütün yuvalarda
bir temel taşımızdın
ömrümüzün kışında
baharında yazında
her çelişki çıkmazında
çare bulan arkadaşımızdın
babamızdın
anamızdın
kardaşımızdın.
Düşman bize vururken
Türk neslinin hayatıyla
oyyyynayıp dururken ve yoğururken
kanlarla bağrımızı
Ataaam sen dindirdin
en büyük ağrımızı.
Hala ağlıyoruz feleğe kıza kıza
ruhuna ayan olsun
senin için bağrımıza bastığımız taşlarla
senin için döktüğümüz hıçkırıklı yaşlarla
ve buna benzer
daha neler nelerle
sana bir mabet yapmak geliyor aklımıza
Ataaam.!
vallah ve billah.!
sana tapmak geliyor aklımıza..