gözlerin içine taht kurmuş
oturuyordu
ağır oturaklıydı
oturup kalkmasını bilen sözünü dinletirdi cana-canana.
Böyle anlatılırdı aşka dair ne varsa çeyiz sandığının dışında.
Öyle sanmamıştım ki; öyleydiniz
Nerden bilebilirdim ki sınırların şiirde bordür taşı olduğunu
her taşın yerinde ağır duruşu
şimdi bir tüy parçası gülümsemeler
üfleseniz dudaklarınız yeşerecek.
gecenin şavkında kör lamba ışığında gölgelerdi hasret
Gözler sisli badana duvarları aralar gündüz vakti
ahh bu sizin dinmiyen özlemleriniz
basamak basamak merdiven
sonsuzluğa yaslanan yaşlılığın genç halleri.
İçerden dışarıya flu görünmüyor gerçek
ses ve gölgeler suskun
zaman titriyor karanlığın gözlerine çekilen şarap kızıllığında kan çanağına
ışıl ışıl bulut üstünde zirve
Can dayanıyor yarinin yanağına..