Otuz yıl önce terk etmiştin beni. Hâlâ aşığım sana.
Anımsa nasıl öpmüştüm cansız dudaklarını boşuna?
Sekiz çocuğumuz olacaktı, ama yalnızca biri geldi dünyaya.
Sefalet ve acıyla lanetlenmişti sürgün yaşamı.
Aşkımız kaya gibiydi, boynu bükük çiçek tarhları değil.
Tam on beş yıl onurla ve büyüyerek sürdü,
sonra aşkımız incindi, dayanılmaz oldu, dedin.
İğrendin, benim sana verdiğim onca eziyet için.
Ama önce, henüz ölmeden çok önce, karanlık gecede,
kollarını boynuma sardın, kucakladın sıkıca
benim gibi. Şimdiyse ölmektesin, kanserli, hastalıklı.
"Bu gerçek olamaz. Bu bir düş, sanki cennet!" inildedin
ve orada uyuyakaldın. Yatağa çöktüm, bir ruh gibi.
Yaşamımda ilk kez oluyordu bu. Ağladım. İlk kezdi bu ve son oldu.