Mum gibi eriyorsun git gide, tükeniyorsun
sabahleyin. Saçlarını taradığımda
dağılıyorlar.
Kolların beyaz şarap gibi apak.
Kanser kozaları boynunda belirmiş.
Pencerenin önünde mavi gökyüzü.
Taş duvarda merhamet yok.
Bugün acı hissetmiyorsun. Tünüyorum
yatağına ve karıştırıyorum kahve bardağını.
Göğüslerinin sertleşmiş yerlerinde, yeşil dikişler
morarmış yara izleri. Düşlere dalıyorum.
Terk etmemişsin. Yaşamımın
öteki yarısında da yanımda mısın?
Sevgili, yetmiş yaşın ruhu,
ne diyebilirim ki? Selamlıyorum ışığı
çünkü boz bulanık gözleri hâlâ sevi dolu.
Enkaza dönmüş gövden yaşamakta.
Bu iyi bir yol.
Ve daha iyisi de yok.