Bahçemizin kocaman pelit ağacının gölgesinde
Ak ak pembeli açan bir yaban gülü Günnasır ağacı
Dedemin öğle uykusuna yattığı çardağın dibinde
Rüzgar esintilerine ortak olup yaban yaban kokardı.
Kıbrısın yaz sıcağında oydu gölgelikte ruhun ilacı.
Hep sorar dudurdum dedeme, adını nereden aldı diye.
Onun da bildiği tek şey atalarının bir yadigârı.
Ne zaman dedem: -testiden maşrapaya su dök getir-, dese
O Günnasır ağacının altında uzanmış bulurdum onu.
Ah Günnasır ağacı, dedeme ait düşlerim senden hediye.
Sayfa sayfa gülümseyen anılardaki pembemsi o ağacı
Şimdi arayıp durmaktayım Kıbrısın her beldesinde.
Harabeye dönmüş Dağaşan köyünde artık kalmadı
Ne ekşi, ne tatlı limon ağaçları, ne nar ağaçları
Bahçeyi çevreleyen dut, zerdali, erik ağaçları
Ne de dedemle bütünleşen o Günnasır ağacı...
İçler acısı bir görünüm, orman bürümüş her yanı.
Yeşil hattın açılmasıyla herkes köyüne gitmiş
Yüreklerde gül gül açan, yaşantıyı aramış
Otuz yılın hasret acısıyla, o vahim düş kırıklığıyla
Gözyaşları arasında, eskimiş evleri, mezarlığı
Okulu, camiyi, sokak çeşmelerini ziyaret etmiş.
Ben de koştum hemen, yadıma katıp da öyküleri
Aradım tüm anılarımı, pembemsi günnasır ağacımı
Babutsa ağacımı (kaktüs inciri) , yusuf ağacımı
Mersin ağacımı, pelit palamutlarını, salıncağımı
Panayır zamanlarının o heyecanlı alış verişini
Bayram gezmelerindeki şarkıları, türküleri
Yoktu ninem, yoktu dedem el öpmeler de yoktu
Varlığı belirleyen o eski yaşam sesleri yoktu.
Anıların haykırışında gözler oluk oluk yaş döktü!
Tam köyün ortasında bir evin dış duvarlarında
Kırmızı boyayla bir yazı:° Ya taksim - ya ölüm
Türkün kanı gibi direnmiş zamana solmadan
Ne yalnızlıklar ne yıpranmışlıklar yaşadı elim
Akıp giden zaman içinde sahipleri olmadan.
Kabuk bağlamış nice yaralar, içlerde bir yığın sancı
Megali idea için yenik düşen, yüreklerde onca acı
Anılarla çocukluğuma dem vuran Günnasır ağacı...
Sonucu ne olmalı bu dizelerin, diye düşündüm
Kana bulanan güncelerin, gasp edilen toplumun
Yazacakları biter mi, tarihin susması ne mümkün?
Sallantıda bir yığın umut, celladın elinde ipin ucu
Makaraya takılı, sis altında demokrasinin gücü.
Kalemim kendi yazar kendi bestelerken türküsünü
Sonunda şu dörtlüğe yükledim toplumumun yankısını.
^ Kıbrıs benim toprağım, hep göçe maruz kaldık
Göçmen kuşa benzedik, her iklim bize uydu
Bir toplum çalınır mı? Dağıtıldık, azaldık
Yoksa Kıbrıslı olmak, burda doğmak suç muydu?