sığdıramazdım seni
bütünüyle almak isterdim tüm hücrelerime
alıp saklasam derdim içime...
-en uzağımdayken bile
öylesi yakındın bende-
ellerin kıvılcım olsa
alev alırdım
gözlerinin bulut baksa
yağmur olurdum
en soğuk ikliminde bile
böylesi titrerdim üzerine
kuyruğu dik sokak kedisi hallerimle...
oysa ev kedisi düşlerdin hep
kucağında sıcacık
sahibine alışık
az biraz da şımarık
merhamet yahut iyelik niyetiyle
uzanınca ellerin
tırmalardım her seferinde...
-aşkın
sadakası
tebaası olmazdı
acımak aşka sığmazdı-
bir tek şefkat törpüleyebilirdi tırnaklarımı
...
beklentiler
gerçeklere sığmadı elbet
zamanın hakimliğine başvurduk
en nihayet
ki aslında bilirdik
zaman illa kalem kırardı
yaftayı da hasret diye asardı
yine bilirdik ki
her vuslat yarımdı
yarım bir aşkın görülmemiş hesabı
gel dediğinde& getirdiğim
birikmiş alacaklarımdı sadece
kalem kalem merhem ettim
zamanın giyotinine gönderdiğin benliğime
...
şimdi
koca bir uçurum taşıyoruz el ele
bana her dokunduğunda
geç kalmış ellerinle
katar
katar
trenler göçüyor içimden
ve her seferinde
sevişirken aslına kıydığın gölgemle
terin
buz kesiyor tenimde
gözlerine baka baka gidiyorum
puslu bulutlar asarak kirpiklerine...