lalettayin bir şubat
günlerden de pazardı
iklimin soğuğuna inat
gökten şiir yağıyordu
üstüm başım şiir
içim dışım yalnızlık
sırılsıklamdım üstelik
...
önce gözlerin geldi
sonra sesin
sokulup yamacıma
yıllarca biriktirdiğin seni
bırakıverdin avcuma
sustum & dinlerken
mütemadiyen konuşan seni...
sanki yıllardır kayıptım da
bir solukta anlatıverecektin
hazır bulmuşken beni
öyle telaşlı
öyle derin
öyle bendin
seni kendimden bildim...
(uyandırıp & tank gölgelerinden kaçırıp
herkeslerden sakladığım
erken büyütülmüş çocuğu
seninkine yaren ettim
mızıklansan da arada
oynadın sabırla & oyunları hala
darağaçlarında sallanan çocukla)
...
II
önce horoz günaydın dedi
sonra güneş gerindi
baktık ki & biz iki serseri
yudum yudum içmişiz geceyi
gece ve şiir aşkıyla
sarhoştu sabah da
o kafayla ikimizi de çekti koynuna
sabah & sen ve ben
serildik umudun yatağına
-şiir gibiydi ellerin
yüreğime sıcacık dokunuverdin-
...
III
uyandık
güneş ağır ağır çekilirken uykuya...
endişeyle baktık
yıktığımız duvarların enkazına...
telaşlandık
onlarsız çırılçıplaktık...
utandık
zira insandık...
(deşifre olmuştuk ya
artık mütemadiyen susacaktık)
biz olmak ağırdı
hemen toparlandık
acemi inşaat işçileri gibi
eğri büğrü de olsa onardık...
yarım yamalak
sen ve bendik artık
tam olmak için kaçtık
...
IIII
yine bir pazardı geldin
nasıl lazım öyleydin
tastamam sendin
oysa ben becerememiştim
dokundun yine
bir yanı sende kalmış ben'e
dağıldı
meydanı çocuğa bırakıp
sana katıldı
öyle sandı
sıkı sıkıya kapalı bir kapı
cillop gibi bir duvar
ve arada
pencereden gülümseyen sen
yabancı...
bahar demişti dilin
yaz demişti gözlerin
yalancı...
şimdi ben
oyun bitmiş dedikçe
içerimi tırmalayan hırçın bir çocuk
ve yumruklamaktan bitap
kanayan ellerimle
üşümekteyim
eşiğinde