Sen gittin diye
Kuşlar da terketti sanma şehri
Yine tutunmaya çalışıyor martılar
Denizin en mavi tarafından
Ve bir avlu dolusu güvercin
Eşlik ediyor hayatın tılsımlı şarkısına
Yine umut takviminden günler düşüyor birer birer
Sen gittin diye
Kuşlar da terketti sanma şehri
Gün erken başlıyor sokaklarda yine
Yağmur zamanlarında
Usulca yüreğime mevzileniyor göçmen hüzünler
Yine dilime dolanıyor o bilindik ayrılık şarkıları
Islanmaya yüz tutmuş o kaldırım ıslaklığıyla
Ben de ıslanıyorum hesapsız
Her sabah susamlı bir simit alıyorum yine en gevreğinden
Çayımı mendilci çocuklarla birlikte sahilde içiyorum
İşe giderken kapından geçip
En taze ''günaydın''ımla selamlıyorum hayalet duruşunu
Ve başımı dimdik tutuyorum
Gittiğini anlamasın diye İstanbul
Kan kızılı düşlerle uyanıyorum bazen
Acımsı dakikalar bölüyor beni
Eşe dosta küstüğüm oluyor
Hayat yine verebildiğini veriyor
Hüznüme hüzün
Ve aldığını alıyor alabildiği tarafımdan
Sen gittin diye
Kuşlar da terketti sanma şehri
Hâlâ yerinde duruyor
Can sızılı bir dolunay gecesinde suya bıraktığımız hayaller
Aynı sokak aynı cadde
Şehir aynı şehir
İstanbul alabildiğine İstanbul
Unutkanlığım tutsa da arada bir
Hatırlıyorum hatırlanası sevdamızın hatırda kalır yanlarını
Her terkedilen gibi ben de özlüyorum
Kabullenemeden bu gidişi
Sen gittin diye
Kuşlar da terketti şehri
Kimbilir bundan sonra
Senden arta kalan hazan çöplüklerinde
Hiç gelmeyeceğin bir eylül biriktireceğim belki de
Tozpembe düşlerle oyalanacak çocuksu yanım
Gülüşünü özledikçe
Bir mendilci çocuğun suskun bakışlarına
Pazarlıksız satacağım gözlerini
Günbatımlarında esrik yalnızlığımı adımlarken
Can çiçeklerim bir bir dökülecek elimden
Ve bir salı sabahı
Pis bir otogardan
Düşdönümlü maviler kalkacak
El çekerek yüreğimden