Nedir bu yüzyıldır karanlık bakışlarını görürüm ayın
başımı çevirip duyarım kokusunu bir güz günü korkulu
sabahın
serinliğini taşır derin duyguların
pınar tadında duru çimen kokan
yaşlı ağaçlarda salınır gizemli ışınları
Omega'nın
nedir bu onulmaz bir yara gibi yüzün
bırakırım artık ne olursa olsun
köprülerin orada
çökmüş toprak mı
yoksa yiten deniz mi içimizde uğuldayan
ağzın mayıs ağzı
kuşkundur gövden, ama
bir zamanlar gülde gözükmüştü tanrı
nice güller böyle gövdenden yaprak dökerken
nedir bu kuşkun kısır toprak
üstünde binbir dansı onaylamayan rüzgar
uçup giden yaz içindir
dokunmayın ayın tenine
yanar parmak uçlarınız, teniniz sonra
nedir bu yüzün uzak yaşam taraçalarında