Garip bir mevsim, hüzünlü akşamları, soğuk bir rüzgar dokunuyor tenine. Aklına takılıyor da bir iki kelime çıkmıyor dilinden. Sıcak bir kahvede yağmur izliyorsun, panjura vuran ses sanki içinden geliyor.
Bir albüm alıyorsun sevdiğin şarkıcının, sözler sanki tamam, sürecine yazılmış bestelere sarılıyorsun. Arada bir elinde telefon karmaşasına eşlik etmek istediğin, güvene tutunmayı denediğin sevgiliyi arıyorsun. Es, her çalışta yüzüne vuran.
Bir seromoni son günlerde katıldığın, vedaya benzemiyor, kalmaya yeni bahaneler arıyorsun. Uykulara soktuğun yarım gülüşler, her şey organize olmuş, gitme diye referans verişler. Bir kitap sayfasını karıştırıyorsun sonra, aşk büyü yapıyor sanki sana. Kırmızısında dağılıyorsun kapağın, baş ucunda uykuya kaçıyorsun.
Günler birbirinin aynı sadece kostümün farkıyla replik atlıyorsun. Kendine iyi gelen şeyleri bildiğinden belki mola kısmında ağlamalara bırakıyorsun bazen hayatın. Sonra yeni bir geleceğe adım atacak bir dostun yanında, avucuna dualarla yaktığın kınanın kokusunda yine yollara bırakıyorsun kendini. Yollar sana getiriyor sevgili. Özlüyorsun belli.
Kısa bir andı öfkeyi beslediğin geriye kalıyor geçmiş günlerin, inancın ve yine inandıkların için savaşın. Kaçacaksan beni de al yanına, kayboluşlarına eşlik ederim gölge misali suskunluğumla. Sen konuş ben dinlerim bu sefer. Yeter ki bir an ver bana. Ya da yılları ekle anlarımıza eşlik ederim orda da bana verdiğin anlamalar kadarıyla. Kapanışa gelmedik daha.
Senden sonra demiyorum, yokluk var orda, bırakma beni yok olurum ordasın sanıp. Nasıl bulurum kendimi sonra boşlukta. Müzik bitti, yazı da bitti şimdi. Kalkıp sıcak yatağın içinden, yeni bir ya sabır duası geçen dilimden, telefona giden elime eşlik etmeliyim. Ses verir misin bu sefer?