Tüter mi kış mevsiminde bacalarda mandalina kabuğunun kokusu hala? Kaldı mı çocukluğumun dört başı mamur türk filmleri, sabah kahvelerine kapı arası kulak kabartmak var mı şimdilerde sohbetlerde. Sıcak bir gülümsemeden güven alıp, çikolata tadında yaşanan ilk gençlik aşkları. Damağımda durur hala gecelerin ayazında içilen salebin tadı. Anneannemin dizine başımı koyup da dinlediğim hayat masalları, nerde yürekli, biraz da delikanlı sevda yanıkları. Papatyalarda saklıydı eskilerde sözlerin anlamları. Yaprağın her kopuşunda seviyor sevmiyor diye içinde bir yer kopardı aşık'ın gözlerinde. Gözler, onlar anlatırdı biraz cilveli bazen de biraz buruk yaşananları. Çoğu zaman saklananlar sandık odalarında yalın bir aşktı. Aşk, tozlu odaların en ücra ama en emin yerinde saklanırdı. Sandık lekesi çeyizler gelecek zamana özenle taşınırdı. Şimdilerde ne kaldı?
Elimizdeki çizgilerden fallar bakılırdı, kahvenin acısından değil, azıcık şekerlisinden çıkardı uzun uzak zamanların merakları. Gece uykuları, ay ışıltıları, sahile vuran dalga sesinde hatırlanırdı yaz akşamları. Yaz.. İçimizin en sıcak, en meltemli tarafı. Her bitiş yeni bir acı sayılırdı. Acı, yalnızca şiirlerin içimizde bıraktıklarıydı. Büyümek dedikleri öyle üç beş günde olmaz yıl alırdı. Yıl, aldı sonunda çocukluğumuzdan kalanları. Çocukluk, şimdi burnumuzu sızlatan nemli bir his. Gelecek umut barındırırdı ya, umut belki de bilmediğimiz geleceklere taşındı. Ruhumuz taşındı sonra da içimizdeki yerinden. Dönüp bakamadık bile gidişine. Seyirci olmaktan başka ne gelirdi ki elden.
Şimdi kış mevsimleri ayaz, sobaların dumanı yok. Yazlar hepten uzak. Samimiyeti yitirdiğimiz günden beri yabancı sohbetlerde kayıp ruhumuzu arıyoruz ötekin gözlerinde. Gözler, hani o çocukluk günlerinde öğretilmiştik, yalan söylemez diye. Yalan, sahi neydi söylesene? Yalan belki de gözden indi yüreğe. Yürek, kilit vurdu sevdalanmasın diye kendine. Korkulara bıraktı kolunu kanadını, kurt kapanında aradı kilidini açacak sevdalısını. Kilit, hepten karışık. Dumanlı masalar, yalancı bakışlar, yaban ve hoyrat aşklar kaldı elimizde.
Hadi dur hayatın içinde ayaklarının üstünde. Kendine ve öğretilerine olan güven korur mu dene. Dene ki, açılsın kalbinin kilidi. Dene ki, duygular güvendiğin yerlere dokunsun içinde. Gözler, korudun ya kendininkini, koruyan başka yüreklere değer belki. Değdi de. Masum yüreklerdik ya biz bunda yıllar önce bir antik kentte Akdeniz sahillerinde. Masumiyeti ve ruh eşini aramak için yollara düştük. Düştük, acıya anlam kattık. Düştük, zamanı pelesenk yaptık, yılmadık. Eski yöntemlerle yaraya kanturun yağı bastık. Yaraları sarmayı, yaralarımızla barışmayı hak saydık. Her yarada sevdalandık. Çocukluğa dokundu her sevda, ondan güç aldık. Göz görür gönül katlanır ya, güvenle aşk yarattık.
Aşk, bir çift zeytin tanesi göz masumiyetin saklı durduğu şimdilerde. Gülümseme, sakince anahtar oldu kilide. Açıldı kapı, elinde bavuluyla ruh kalbe döndü. Kalp, sevdaya yol verdi içinde. Sevda şimdi hayatımın bütününde. Hayat, yeniden mandalina kabuğunun kokusunu paylaşmaktı seninle.