Büyüdüğümü en çok anladığım zamanlar hep canımın acıdığı çıkmazlar oldu
Acıya yaklaştıkça öğrendim
Deneyimler biriktirdim
Hayatı anlamaya çalışıp metaforik cümleler kurarken, belki hayran bıraktım kendimi karşımdakilere
Ya ben?
Hayran mıydım gerçekten içimdekine?
Hissedilenle davranılan aynı olmadığında defanslarla korunmaya çalışırken, tüm silahlarla savunmasız bırakıp saldırmak hayranlık mıydı?
Ben mi seçtim hep imkansız olanları ya da gerçekten onlar mıydı seçimleri yapan?
Hep aynı oyunu oynayıp, hep aynı sonu yaşarken; niye sorusuydu her bitişte bekleyen
Ve korkak oynamaya alıştım.
Fark ettim ki aslında seçimleri hep ben yaptım..
Çünkü gücü elde tutmaktı aslolan
Ve güç seçmekti
Seçerken eksikliğin üstüne gidip, kendini bir başkasının boşluğunda var etmekti
Oysa dert sadece aşktı..
Cesurdu aslında yürek..
Aşkı ve ilişkiyi var edecek anlamları iyi bilirdi..
Ama değerli ve önemlinin birbirine karıştığı zamanlarda, nereye kadar çaba harcamalıydı?
Ya da ne almalıydı?
Sadece söylenen sevda sözlerimiydi etkileyen
Ya da birinin hayatının anlamı olmak mıydı cezbeden
Hırçın..
Acımasız..
Hatta duygusuz..
İşte duruş buydu korktuğu zamanlarda,
Şimdi değişti
Aynı dünyada ama ayrı gerçeklerle var olan bir karşılaşmadasın şimdi
Çatallı bir yol, ortasındasın
Üstelik sadece inançla çıktın yola
İnanmak istediğin sadece gözlerin derinindeki aşk;
Ama nesnellik o kadar güçlü ki özneye ulaşmak için çok zaman gerek
Zaman
Yine ezberim dediğin noktaya dönüşün farkındaysan
Zaman
En temel sorunsalın
Aslında bu sefer karşılıklı bir seçim görünürdeki
Bu sefer ikilemlerle değil gerçeklerle varsın
Hem çok güçlü hem de o kadar güçsüzsün
Ve şimdi;
Varoluşsal bakmak yüreğe su serpmek gibi
Çünkü şimdi ve buradasın
Hissedilen haz
Özlemi tatmadasın
Belki tanrıya bırakarak, kadere inanmalı ve misyonunu tamamlamalısın