Günün en kuytu saatleridir gündönümünden sonrakiler.
Gece; sessizlikle ve karanlıkla kol koladır.
Yalnızlığın boğazına yapıştığı olur.
Yastık yorgan düşmandır sanki ve bölük uykularda sorgulanır yapılan yanlışlar.
Regresif bir tutumla sığındığın yatağın savunmasız bıraktığı ortadadır.
İnadına kapatırsın gözlerini, acır göz kapakların.
Uyur uyanık bir halde geceye isyankarsın.
Düşünceler ve düşlemler birbirine girmiş, yaşanmış zamanlar tekrarlarken her seferinde yeni senaryolarla oynanır.
Her şey tamam olduğunda tek boşluk aşk kalır.
Aşk..artık sözlük anlamını bile kavrayamadığındır.
Aşk..bunca biriktirilenlerden sonra kalan ağırlıktır.
Doğruların değişiyor ve aşka yakın olmaktan korkarken, nesne ilişkilerini öfkeyle sorguladığındır.
İnpulsif çıkışlar yerini dinginliğe bıraktığında, gözlerimiz değince oluşan parıltıdır aşk belki şimdilerde.
Sana dair yürekten geçenler, korkular tarafından alı konulduğunda, günler takvim yapraklarından düşerken ve biriken duygular bir arpa boyu yol gidemeyişle yüzleştirdiğinde, harekete geçmeli diyendir belki de aşk demeye çalıştığım.
Her neyse yaşanan, şimdi fark ediyorum ki hayatın gerisinde bırakıyor.
Onca şey olmasına rağmen birlikte yarattığımız, baksan yıllar geçmiş algısı uyandıran aslında koca bir yokluktan ibaret.
Sevmeye çabaladığım şeyler boşlukta asılı duruyor.
Ötekinden emin olmak ve her baktığında bulmak sanırım özelliği yok eden.
Kıymet bilmek uzaklık ve kayıpla başlıyor.
Şimdi sana dair her söylemim noktalı virgülle kesilmiş.
Bağlaçlarımdan sonraki anlamlar aynı.
Bitirebilmek için başlamış olmak lazım sevgili.
Öyle bir yerde duruyorum ki şimdi;
Arzularımla çatışarak gideceğim yada küçük harflerle sessizlikte bekleyeceğim.
İlişkiler mesafelerle sınanır bilir misin?
Yaşadığımızı sandığımız şeyin gerçekliği şimdi uzaklıkla sınanmada
Kalırsan; zamanın tuzaklarına rağmen, sağlam attığımız temellere yeni duygular eklenir.
Gidersen; göz yaşlarımı görmediğin için üzülme
İçim ağlar, ben ağlayamam yitirilenlere..