Gözlerinde, binlerce yılı yaşamış,
Görmüş geçirmiş bir yorgunluk vardı şu adamın.
Hani şu sırtını dağlara dayamış şehir vardı ya?
İşte o şehirde çöktü omuzlarına yorgunluk.
Hep karanlıktan medet umar,
Hep iyi niyetti dosta düşmana tavırları.
Tüm sıkıntıları içinde kalırdı,
Yalnızken, yalnızlıkla bile paylaşmazdı duygularını.
İçinde kopan fırtınalar,
Dışa bir fırtına öncesi sessizlikti hep...
O, aramaktaydı,
O aranmaktaydı,
Ne kendisinin aklı alabiliyordu aradığını,
Ne de bir başkası anlayabilirdi bunu.
Zaten anlatılabilecek bir şey de değildi hani...
Beyni birçok parçalara ayrılmıştı gün geçtikçe.
Her bir parça, başka bir şeye yoğunlaşmaktaydı,
Ve her bir parçanın düşündüğü
binlerce parça vardı parçalar içinde...