Serin bir rüzgar okşar saçlarımı,
Parmaklarımın arasından kayıverir zaman.
Soluksuz koşmak, terlemek, tutunmak yaşama,
Heyecanla atmak adımlarını, yorgun kaldırımlarda.
Tanırım ben bu havayı, Serin bir rüzgar okşar saçlarımı...
Koşturur durur bulutlar şaşkın,
Göklere çizilmiş dalgalardır, gölgeli, silik...
Küçük bir pamuk şekeridir elimde yaşam,
Sonra bir tren bozar oyunu,
Gecenin üçünü bile korkutur, korkusuz.
Ani bir şimşek hayal meyal gösterir şehri,
Düşle gerçek arası seçmeye çalışırım yolları.
Tanırım ben bu havayı, Serin bir rüzgar okşar saçlarımı...
Zor gelir bazen yaşamak,
Uzanmak bir yaprağa ve dala, ağaca...
Soluk alıp vermek kadar zorunlu,
Ve bir o kadar zor gelir düşünmek,
Bir iki damlayla temkinli gelir yağmur,
Yoklar önce yolları, taşı, toprağı.
Tanırım ben bu havayı, Serin bir rüzgar okşar saçlarımı...
Islandıkça ayaklarımın altında saatler,
Yağmur sonrası serin bir gece iner gözlerimin önüne.
Uzun, karanlık ve hiç bitmesin dediğim bir gece.
Şu puslu havaysa, günahların tek tanığı.
Yanaklarımdan süzülmekte şimdi, göklerin ıslaklığı
Tanırım ben bu havayı, Serin bir rüzgar okşar saçlarımı...
Daha hiçbir ressam çizmemiş mutluluğun resmini,
Baharın görünmeyen şeklini.
Ne bir gül kokusu gelmiş, geçmişten
Ne de mutlulukların o dar ülkesi.
Belki küçük bir mum alevi aydınlatır yarınları
Nasıl aydınlattıysa nakış nakış satırları.
Tanırım ben bu havayı, Serin bir rüzgar okşar saçlarımı...