Rüzgarın önünü kestiler bugün
Halaya zincir vurdular
Yaprakların bahara borçlu gününü
Çerrahpaşa hastanesine uğurladılar.
Yürüdü topalı rüzgar,gündüzlerin üstüne
Kanatları kırıldı ak bulutlu sabahın
Dilinde türkülerle ve dirençle
Geceye karşı, yürüdü yalın ayak.
Ben bahar demiştim sana
Sen sonbaharı oldun gençliğimin....
Eğrili çarkın eğrileri çoktu
Oysa,eğrinin yanında doğruya yer yoktu.
Rüzgarın önünü kestiler bugün
Halaya zincir vurdular
Sersefil zamanın kırık dökük kızıydın
Tohumların özlem yüklü bulutundasın şimdi.
Ağlasam toprak çatlar utancından.
Sabahın alacası tükenir
Sırıl sıklam uyanır yürüdüğümüz yollar
Bilmeyiz saatler kaça kurulur
Yarınlara sancılanır şafaklar
İçimdeki yangın korkutur seni
Edirne kapıda bir grup vakti
İçimde yemyeşil bir dal kırılır.
Otuz bahar sonrada olsa
Adı sensizlikte olsa yılların
Bir ambulans sireninde ve sedyesinde çaresizliğin
Hatırlarım seni.
Yaşamak türküsü erken bitince
Ömür son limana demirleyince
Anlatacak çok şey kalır doğmamış bebeklere
İşte böyle Zeynep
Kimbilir kaç hasta sabahı bekledi
Benim seni beklediğim kadar.
Bir çocuğun ölümü kadar hazin
Bir segah taksimi kadar yaralı
Ve öylesine aç ki her taze mezar.
Kalem olsa dünyadaki bütün ağaçlar
Bütün denizler mürekkep olsa
Senin şiirini yazamam yinede.
Rüzgarın önünü kestiler bu gün
Halaya zincir vurdular
Görecek göz olmayınca ışığın ne anlamı var