Her Çiçek güzeldi dışarıdan bakınca.
Yetiştirebiliriz değil mi biz de, dediler.
Saksı alındı, toprak gübreliydi, tohum ise
Birbirlerine verdikleri sözler gibi dipdiri ve canlıydı.
Dört senede tohumu filizlendirdiler.
Bu filizi birlikte büyüteceklerdi,
Çiçek açtıracaklardı, söz verdiler.
Tıpkı birbirlerine verdikleri sözler gibi.
Kadın, suyunu verecekti, kuruyan yapraklarını koparacaktı;
Adam, güneşe çıkartacaktı, toprağını havalandıracaktı.
Günler günleri kovaladı, ay oldu; aylar ayları yıl oldu.
İki yıl içinde Çiçek, yapraklandı;
Boyu uzadı; dallandı.
Tomurcuklandı ama
Birden yaprak dökmeye dalları kurumaya başladı.
Kuru dallar kesildi.
Toprak değiştirildi.
Saksı yenilendi, canlanır gibi oldu.
İki yıl daha Çiçek onlara ilgi için dönüş yaptı ama...
Yapraklar dökülmeye, dallar kurumaya başladı.
Toprak değiştirilmek istendi, olmadı.
Su verilmek istendi, olmadı.
Saksıyı değiştirmek istendi, yine olmadı.
Unuttukları bir şey vardı.
Belki başından beri her şey yanlıştı.
Önce, sözler tutulmadı.
Sonra, aslında, birbirlerine verdikleri her sözün olmadığını düşünmeye başladılar.
Çiçek, yaprak dökmeyi ve kurumayı sürdürüyordu.
Kuruması kaçınılmazdı.
Kurumaması için dua ettiler.
İşleri sadece duaya kalmıştı.
Beklen(mey)en oldu.
Ne Çiçek kaldı ne saksı ne de toprak...
Geriye kalan sadece hatıralar oldu.