I
Gereğinden fazla hazırlanmıştım olaya,
Uğursuzluktu bu da.
Orta yaşlı ilgimle
Önüme sermiştim en doğru kitapları.
Neredeyse çevirmeye hazırdım sayfaları.
Öyle nadir bir şeydir ki güzellik.
Çok az kimse içer pınarımdan.
Nice kısır pişmanlıklar,
Heder olmuş nice saatler!
Ve şimdi izliyorum, pencereden,
Yağmuru, dolanan otobüsleri.
“Onların küçük evreni sarsılmış” –
Hava bu gerçekle çalkalanır.
Kentin kendilerine ait bölümlerinde
Değişik güçlerle oynadılar.
Nasıl mı biliyorum bunları?
Ah, yeterince iyi biliyorum ben.
Onlar için olacak bir şeyler var.
Benim için de;
Gereğinden fazla hazırlanmıştım olaya.
Öyle nadir bir şeydir ki güzellik.
Çok az kimse içer pınarımdan.
İki arkadaş: bir ormanın soluğu…
Arkadaşlar? İnsanlar daha az mı arkadaş olur
En sonunda, biri onları buldu diye?
İki sefer söz vermişlerdi geleceklerine dair.
“Geceyle sabah arasında?”
Güzellik aklımı içmek isteseydi.
Gençlik bir süre unutulsaydı
Gençliğim gitti benden.
II
(Konuşsana! Öyle samimiyetsiz dans ettin?
Biri hayran kaldı eserlerine,
Ve açıkça söyledi.
“Bir aptal gibi mi konuştun,
İlk gece?
İkinci akşam?”
“Fakat söz verdiler yeniden:
“Öbür-gün çay saatinde).
III
Şimdi üçüncü gün oldu işte,
Hiç birinden bir haber yok;
Ne kadından ne de adamdan,
Sadece bambaşka bir adamdan bir not:
“Sevgili Pound, İngiltere'yi terk ediyorum”.