Beni ahmaklaştıran bu ani nisan yağmurları değil,
Olsa olsa gözlerindir…
Gözünü bile kırpmadan vur boynumu boynunun omuz çukuruna.
Acıma diyorum, yoksa yakalayacak bizi gün ışığı!
Sakın uyanma…
'Git” dedin…
Uçmayı bilmeyen bir serçe gibi dudaklarımla yürüdüm usulca, göğüs kafesinden gözlerinin uçurumuna.
Aklımda bir tırtıl kozasının kelebek olma hayali,
İçimde siyah bir güvercinin özgürlük endişesi…
Kendimi sana terk ederek gittim,
Dudaklarımla son kez adımlayarak nefesini…
Dudakların, sırf ben ölümden haz alayım diye var.
Bu ne densiz bir delilik,
Bu nedensiz bir intihar…
Kırılmak üzere yüreğimizin fay hatları,
Gözlerimin sismografında derin hayal kırıklıkları ölçüyorum.
Ağlamıyorum aşkım!
Çok doluyum, bağışla taşıyorum!
Dizlerimde ağır malubiyetlerin derin yaralarını taşıyorum…
Kaç aşkım benden,
Kaç kurtar beni senden,
Uzaklaş…
Veda imparatorluğunun atları eziyor ellerimizi birbirimizin avuç içlerinde.
Kirpiklerimize asıp sallandıracaklar yoksa bir kere bile sevinemeden mutluluk gözyaşlarımızı!
İçimde umut doludizgin.
Hüzün dörtnala…
Sevda uğruna yapılan harp ibadettir.
Unutma aşkım,
Aşk, mütarekelerden;ayrılık, darbelerden ibarettir…
Seni ne zaman içimde öldürmeye kalksam suçüstü yapıyorsun aklıma.
Olay yeri gözyaşı, kan revan…
Olay yeri gözyaşlarımla boğduğum fotoğrafların dolu, sırılsıklam…
Bu defa çok acıdı,
Bu defa canım çok yandı…
Bu defa çok başka…
Dünyanın neresinde olursan ol, senin içinde yaşadığımı bil.
Senin için de yaşadığımı bil…