birgün mutlaka
alevi boşalır gözlerinin
iklimlerin şaşkın vuruşu gibi
söner kırk mevsimlik aşkın bekledikleri
o bembeyaz köpükler
sıkar seni delice yanan özgünlüğüm
anlarsın
o zaman anlarsın
yerlerde yaşanan hayatı
şimdi göklerdesin
kırlangıçlar kadar hür
kartallar gibi yırtıcı buluyorsun kendini
ve de zeusca güzel
sebillerinden şehvet damlayan
koca bir armağanca
mırıldanıyorum sanıyorsun
kanlı bedenimi
gün olur
kırmızı bakışınla bir şelalenin altında
kalakalırsın
dolarsın başı kel
bir papucun kucağına
incinir sırçayı özleyen yüreğin
inciler başbaşa kurar
senin
mutsuzluk belleğini
zifiri kumrular kaçar durur
küf tutmuş gerdanından
bir gün mutlaka
hatırlarsın
sana geldiğimi
yanar için
titrek ve biçimsiz dudakların
mırıldanır,
seni ne çok sevdiğimi....