Öyle yollara gönderdin ki beni dönüşü yok, sessiz, sedasız.
Yalnız her tarafta çakal sesleri, ulumalar, çığlıklar var.
Öyle mevsimlerde bıraktın ki. Soğuk, nebatsız, cansız.
Uçurumun dibinden düştüğüm yere bakan, donuk bakışlar
Karanlıklar da bıraktın, körüm sanki, kimseyi görmüyor gözüm,
Cesetlerle sevişiyor, pişman sabahlara uyanıyorum.
Ne söylenenleri anlıyorum, nede kalmış söylenecek sözüm
Olmazlar olanaksızlıklar, imkansızlıklar içinde tükeniyorum.
Öyle evler bıraktın ki, dört duvar ve sulietin var silik silik.
Bir hayalin var zihnimde, birde arkasını dönüp giden kişilik.
Ve aklımda gezen karıncalar, vücudumda yılan sokmaları
Bırakmıyor, Morarmış gözlerle, küfürler sallayan aynadaki soytarı
Sen değilmiydin, bir an görmese özleyen, bir sözle deliren,
Bu ten değilmi heryerinde dudağını, öpüşünü misafir eden
Rüyamı gördü bu gözler, eğer rüyaysa uyandıran kim?
Sattık iki pula çaputa, yoksa kömürü elmas eden miyim.
Cennet Bahçeme kirli ayaklar girecek, orada hüküm sürecek
Gözümden sakındığım güllerimi, koparıp koparıp gidecek.
Uzak olacak dokunamayacağım, nergislerime, sümbüllerime
En güzel maskelerle, açtıracaklar kapıyı, aldanılacak şeytan gülüşlerine
Oysa oğullar büyüttüm o bahçede, kızlarıma isimler verdim,
Penceresini boyadım, çimlerini biçtim, akşamları ekmek getirdim
Gelmek için suni heyecanlar koydum kalbime, yollarını sevdim
Kapıyı sen açtın, boynuma atladın, fısıldadın sevdiğim, seyidim.
Yinede her geceye bin umut dikiyorum, beziyorum, süslüyorum,
Güçsüz ayaklarımla, sana umut taşıyorum, hayal taşıyorum,
Çekilince el ayak, yalnız yorganımı sığınağım yapıyorum.
Çaresizce, bir türlü gelmek bilmeyen uykumu bekliyorum
Bozuldu büyü, kırıldı kapılar, çöktü evim, tuzsusum, gittin
Neden ölmedim ki madem, cesettim, ruhum sendin?
Şaşırıyorum, arıyorum, bulamıyorum artık beni yaşatan ne var.
Gayesiz ve öksüz kaldı, hiç birşey getirecek gibi değil Uyandığım sabahlar.