'daha kaç mevsim bekleyeceğim seni?
daha kaç gece acı hasretimden yastığa gömüleceğim?
kaç kere daha sabahlayacağım gözümü kırpmadan?
gel...
ısıt bu sensiz yüreğimi, yeşert aşk bahçesinde gülleri
hayat ver solgun vücuduma.
inan...
çağırsan gelirim her durumda
bulurum seni gidişinde bıraktığın o emsalsiz kokunla.
baktığım her yerde senden bir iz olmasa bile
bu fani dünya gözümde değil, gönlümde hiç!
arardım her yeri deli divane...
hasret bu
kendim için bir şey istediysem namerdim
ikimiz için, aşkımız için, sensiz olmamak için...
koma bu sensiz geçen günleri yanına...
daha kaç kez kendime mecbur olacağım?
ben sana mecburum her hâlimle, kalbimle
inkâr etmiyorum ama gerçek bu...
aslolan bu...
aşk olan bu...
sana çok ihtiyacım var.
haydi gel söndür içimdeki bu amansız ateşi.
gel!
mesul değilim artık olandan bitenden...
sensin tüm her şeye sebep...
ne ruhum dünyada ne bedenim ruhumda,
darmadağın duygular...
gittiğinden beri en acı hâllerin bir parçasıyım.
gel, hiç gitme!
öyle bir kal ki kalbim iyileşsin, hayat bulsun.
dünyam gözüme güzel gözüksün...”