O yabanıl erik beyazdır,
onun arkasında, Mayıs yeşili,
kendini giyinik olarak düşler köknar.
Daha ötelerde: paslı bir teneke dam,
rüzgârın açtığı bir pencere, öyle karanlık ki,
bütün bu mekân bize yabancı gibi.
Yukarıda: yağmurun peçesi arasından
bütün ışığıyla gökyüzü.
İç, toprak.
İç.
Nefes nefese kalmış bir radyo
bildirir dünya haberlerini, kaldırıp alır
kentleri ve yumuşamış kilometrelerce patikaları
bir hükümranın elinden,
ve bırakır yeni birinin eline.
Yaylım ateşler ve alkış selleri.
Mikrofonlar hazır ve nazır,
kameralar da, bir biz yokuz.
Büyük bir süpürge süpürür yorgunları bir araya,
cam kırıklarını, yaraları,
betimlenmemiş bir karanlıkta
duvarlara çarpmış kemikleri,
gözleri, teneke damlarını: bir dağın sırtı gibi
bir yığın.
Dinle şimdi şarkıcıların nefes alışlarını.
Dinle.