Nasıl başlasam bilmem, ah güzel kızım ah!
Yine patlamış bu gün senin için kaç silah
Anan hasta yatakta, baban olmuş simsiyah
Nedir anlayamadık senin derdin Mihrimah
Sen ki kalkmış gelmişin Sivas'ın bir dağında
Şimdi dolaşıyorsun el âlem kucağında
Oku diye getirdik, yürüdük fersah fersah
Burada yaşayanlar insan değil bir timsah
Senin daha yaşın genç, şatafata bu tamah;
Hasta anan babana yapma eziyet, günah
Sen ki kalkmış gelmişsin Erzurum'un dağında
Şimdi dolaşıyorsun el âlem kucağında
Dudaklarında boya, kirpiklerin rimelli
O anadan, babadan doğmamışsın besbelli
Boşuna göçüp gelmiş İstanbul'a temelli
Buranın insanları güngörmüş kelli felli
Sen ki kalkmış gelmişsin Çorum'un bir dağında
Şimdi dolaşıyorsun el âlem kucağında
Tarihimizde gelir senin şu kutsal adın
Hiç olmazsa isminden utansana be kadın
Nedendir kırılmıyor, ne içindir inadın
Zaman geçer duyulmaz, bağırsan da feryadın!
Sen ki kalkmış gelmişsin Malatya'nın dağında
Şimdi dolaşıyorsun el âlem kucağında
Saçlarından briyantin taranmış lüle lüle
Boyaların olmasa benzersin solmuş güle
Hayat tuzakla dolu, her şey muhakkak hile
Söylesem de fayda yok, biliyorum nafile
Sen ki kalkmış gelmişsin Maraş'ın bir dağında
Şimdi dolaşıyorsun el âlem kucağında
Baban polise gitmiş kızım kayıptır diye
Lakin söyleyememiş koca ayıptır diye
Anlamış ha komser bey; görmüş, geçirmiş tilki!
Hemen bir çay söylemiş, kendine gelir belki
Diye, boynunu bükmüş demiş kızların ilki
Komser demiş; be amca yeri belli değil ki
Sen ki kalkmış gelmişsin Erzincan'ın dağında
Kızların dolaşıyor el âlem kucağında
İşte böyle can kızım, güzel kızım Mihrimah
Daha neler neler var söylenecek bilsen ah!
O kadar büyük suçum, o kadar büyük günah
Keşke şu İstanbul'a gelmeseydik Mihrimah