iki zeytin tanesi kadar kapladığın yer,bedende
şu koskoca aleme yol gösteren komut sende
doğarsın istedin her an iki kirpik arasından
sönmeyen güneşsin can taşıyan gönüllerde
her sabah uyardım seni nurlu köşkünden
iki elimle okşayıp çocuk gibi sevdim hep
her sabah çeşmede su ile yıkadım seni
yıllar yılı aynalarda ışığınla, saçımı taradım
hayatımdaki iyiyi kötüyü gördüm sayende
soframdaki nimetleri ayırt ettim sayende
ellerim aramadan buldu her şeyi sayende
yıllar yılı tozdan dumandan sakındım seni
kainatın bütün olaylarını bire bir gördün
nice nefisler uğrunda örselendin durdun
dayanamadığın yerde kirpikleri üstüne ördün
yıllar yılı bakıp ta süzmediğin ne kaldı ki
kimi zaman ağlattılar dert keder ile
kimi zaman çağlattılar yaşla dolan pınar ile
kimi zaman dağlattılar kızgın demir ile
yıllar yılı gözyaşı olup aktın nice gönüllere
hangi hicranı hangi vuslatı tatmadın ki
öfkeden acıdan neleri birbirine katmadın ki
nicelerini kaşının üstünden atmadın ki
yıllar yılı sana yumruk atanların şahidi oldun
kuşaktan kuşağa hangi bakışın ile kalp çalmadın k
bir mecnun gibi tutulup ta içine dalmadın ki
bir ömür boyu aşk ile yanıp kalmadın ki
yıllar yılı sımsıcak duyguları ışınlayan sen oldun
bazen seni koruyamadık; zararlı ışık saçanlardan,
nedeni belirsiz müptelası olup alkol içenlerden,
cenk meydanında atılan ok ile içinden geçenlerden.
yıllar yılı nicelerine perdesi gündüzde kapalı dünya oldun