bilinmez daha kaç zaman geçecek önümüzden
hercai aşklarda
pervasızca bonkörce harcanarak
bulutlar uçuşacak göğümüzde
dolanacak yumak yumak
deli rüzgarlar savuracak bizi
kimbilir hangi iklimlerin
güz vakitlerine...
haylaz yağmurlarla ıslanacağız
sırılsıklam...
hüzünlü şarkıların kanatlarında
revan olacağız yollara
kimbilir nasıl ağlayacağız küsüp giden kuşlara...
kalbi kırık kırlangıçlara...
bilinmez kaç gönül yarası kanatacak gözlerimizi
yaralı aşk naraları
bölecek derin uykularımızı
kimbilir kaç kar daha yağıp örtecek
vicdanımızın lekesi,
ihanetlerin izini
bu bahar olmadı bir başka bahara diye
kaç mevsim ertelenecek
yüreğimizde beklediğimiz
o bereketli hasat
bu bağbozumu da olmadı diye
gönül bağımızın üzümleri
belki de dalında kuruyacak
ya bırakacağız yaşanmamış gibi bu aşkı
akıp gidecek ellerimizden
ya buluşacağız bir ekim gecesinde
ertelediğimiz sevdamızı çıkarıp
zamanın yamalı bohçasından
sevişeceğiz pervasızca
ayışığında...
kanter içinde...
öpüşmelerle kesilecek nefesimiz
masum günahların ilk hevesinde