aşk emanet, eğreti bir giysi gibi
uymadı, oturmadı üzerimize...
ne yaptıysak bir falso vardı
olmadı, olamadı...
aşk öyle büyüktü ki...
bir türlü yüreğimize sığmadı...
bilinmez hangi mevsimlerin
hazan rüzgârlarıyla savrulduk
sevdanın bu çıkmaz sokaklarına
mevsimler mi şaşırdı;
yoksa bizmi yanıldık?
sisli bir sonbaharız artık
karanlık...
ıslak, soğuk...
özlediğimiz güneş bir daha doğmaz
üşüyen yüreklerimiz ısınmaz
yakamoz yağmurları yağsa da gökten
kara gecelerimiz aydınlanmaz
kanadı kırık iki martıyız seninle
ayrı, ayrı sevdaların rüzgarında
başka başka yüreklerde savrulan
kanadı kırık iki martıyız artık
sevdanın uçsuz bucaksız sahillerinde
kanat çırpmak uçmak hayal...
sevdanın mavi denizlerinde...
içimizde ilk sevgiye benzer buruk bir acı
beynimizde dalgaların melankolik tınısı
artık hiçbir rüzgar uçuramaz bizi
ne torosların hoyrat rüzgarları
ne egenin ılık imbatı
kanadı kırık iki martıyız artık
yüreğimizde imkansız aşkların derin izi
artık hiçbir rüzgar uçuramaz bizi
kaderimizmiş böyle şairce sevmek
sevgiyi imkânsız aşklarda ziyan etmek
gönlümüzde için için ağlayan aşklar
yüreğimizde yanan kor ateşlerle
imkansız aşkların çorak çöllerinde yanmak
kül olmak...
kaderimizmiş...
insafsız aşklarda yitip,yok olmak