Karaköy'ün Haliç tarafı,
Tahta masamda
Ekmek arası balık yerken,
Artık
Soğan kokmaz ellerim
Neden.
Uzaktan
Süzülüp gidiyor
Hüzün martıları.
Bir bakın maziye,
Şimdi olmuşuz bir yabancı.
Tünel'e çıkmadan önce,
Ağır ve aheste
Zamanın arkasına saklanan
Galata Kulesi;
Sesini soluğunu çıkarmaz.
Bizi, bizden başkaları
Asla anlayamaz.
Tünel;
Yaşamın Yorgun ayak sesleri,
Yine başını ağrıtmaktadır.
Tarifin de pek zordur.
Hatıraların yanık kokusunu,
İstiklal Caddesi'ne savurur.
Bunlar da neyin nesi.
Renkler etrafınızda cıvıl cıvıl;
İstiklâl Caddesi, Oda kule,
Markiz Pastanesi.
Smokinleriniz pek de yakışıyor,
Yaşlandıkça,
Kokoniklenme
Galiba en geçerli akçe.
Ya
Haçopulos Pasajı;
Kader ona küs,
O kadere.
Terk etmiş
Mevsimler ve günışığı.
Yok bi tanıdık
Kesmişler selam sabahı.
Galatasaray Meydanı;
Beni benden iyi tanırsın.
Bir gün çökeyim yanı başına da,
Yaz çileli biyografimi.
Eski Çilli Sevdiceğimden hiç bahsetme.
Bırak
Asılı kalayım, yüzsüz zamanda.
İstemem renkleri, neon ışıklarını.
Ve de
Boşu boşuna geceleri meşgul eden
Sahte duyguları.
Kaymaklı burma kadayıf lezzetindeki,
Gecelerim- gündüzlerim
Manevi değerlerimizle dopdolu,
Çocukluk-gençliğimi arıyorum
O eski arka sokaklarda.
Tanıyan – gören- bilenden bir haber
Bu çok şeylere değer.
İşte Taksim Meydanı;
Çek git buralardan Dursun;
Gecenin geç saatleri
Tramvay Durağı bile,
Kabullenmiyor seni.
Anılar komada,
Düşünceler bitkisel hayatta.
Cumbaların arkasında fosilleşmiş;
Eski Beyoğlu Aşkı'mı,
Artık Rötuşlama zamanı…