BİTMEYEN
yakın uzak zamana tunç erittim, adım tuz dedi;
sonra zambakla karıştırdığım bir dağ masalına dönerim.... öyle hayalsı...
silik bir aynada bulurum tebessüm sisini sokağın...
yüzünde bulduğum bakışın diline düşerim...
usul bir yağmur olurum yağan...
unutuş sızı gibi öldürür öleni...
hala papatyalar görebilirsin taş duvarları delmiş denizin sesiyle bir uzanır, zıplar ve
yüzünü bulursun okunmuş bir kitap gibi...
durursun taşların serinliğinden denize düşen
ısırılmış bir sur üstü gibi...
düştüğünü görürsün... sonsuz bozkırı...
deniz dünyanın saydam yüzüdür....
kadınlar geçer erkekler birbirinin yakın uzağından
sızı şarap ezmek rengidir... çözülmez kahırdır...
sonsuz buluruz her şeyi ve yeniden
yalnız bir zamanı yaşarız boyuna...
hep biraz böyledir sevmek... sevmek böylesi ...
geçmişsiz ve geleceksizdir... denizde
suyun büyüsünde bir öğlen
durmuş genişler kendine, içine...
hadi artık tuttuğum nefesi ver de bana...
koş ve yavaşla
bir havuzdan su çeker gibi
yürümenin geniş adımlarıyla...
camın içinden görülen hep bir masal vardır...
kumun sesidir... tanenin...
zamanın ve kadının geniş ve serin alnının isteğidir...
duyulur duyulmaz ninniler gibi gülümse... damla
yağmur değilmiş de...
gül çok zamanlı bir maşuktur...
bülbüllerin sesinden geç..
mermer bir merdiveni çıkar gibi...
'koşarken yavaşlar gibi' ...
'karaldıkça bahtım karalansa da'...
yalnızlık insanın o yalnız kutsalı
ve zambak çokluktur...