Sırlarla dolu odam soğuk,sağır ve dilsiz.
Masa kocaman ağır bir ayna,köhne sandalye,
Sandalyede çökmüş,kocamış bir adam.
O kocaman aynadaki görüntüde adam yalnız.
O adam, ben...
Çukurlarında kaybolanelemli gözleriyle,
Bakmakta haline pürmelaline;
Yılların karlar yağdırdığı aslan yeleli başına,
Türküsüz kırık sazın telleri sakallarına,
Vurgun yemiş dalgıç misali bedeni hareketsiz.
Hayat yokuşunun alt başında kalakalmış çaresiz.
Ardında buz tutmuş gölge fakiri dört duvar.
Hatıralarla yerle bir olmuş yıkılmış,
Ayna bin parçaya bölünmüş,kırılmış!
Ya o adam?
Ben...