Ben ne vakit oturup
Denizi seyretsem
O yemyeşil yosunlar gibi
Usul usul yeşillenir de içim
Dağlara sonra & dağlara
İlişir hep gözlerim
Yapraklar gibi solmak için...
Ben ne zaman durup
Güneşe baksam
O incecik kumlar gibi
Sessizce ısınır da içim
Dağlara yine & dağlara
Döner hep yüzüm
Buzlar gibi soğumak için...
Ben nerede durgun ve üzgün
Bir çocuk görsem
Tutup bazen ellerinden
Aydınlık ve güzel bir ülkeye
Götürmek gelir de içimden
Dağlara hep & dağlara
Takılır aklım yeniden
Eğip başımı yere
Ezik bir duyguyla önünden
Susup geçmek için...
Ben ne sıra çevirip yolumu
Dağlara gitsem
O yedi renkli çiçeklerinden
Toplayıp bir demet sevdiklerime
Götürmek geçer de içimden
Yukarılarına sonra yükseklerine
Kalkar da başım
Bırakıp sevincimi kursağımda
Gerisin geri dönmek için...
Ben hangi gün dağlara dalıp
Bir kavgayı düşünsem
Parçalanmış bedenler, ayaklar eller
Kapanmış gözler, solmuş yüzler
Daha en güzel çağında yitip
Yitip giden ömürler gelip
Gelip geçer de gözlerimin önünden..
Varlığımdan acı duyup
Yaşadığıma kahretmek
İncinip iliklerime değin
İnsanlığımdan utanmak için...
Ne mi söylemeye çalışıyorum?
Böyle...
Size dağlar diyorum, dağlar...
Çekip alıyor hızla içimden
Kara ve hoyrat bir el tüm
Yaşama umudum ve sevincimi
Acı ve soğuk duygular bırakıyor yerine
Bu yüzden ben artık bu ülkede
Dağları görmeye dayanamıyorum...
Ben artık bu ülke de
Tek bir damla kan dökülmesine
Silah ve çığlık sesleri duymaya
Katlanamıyorum... ben artık
Karanlığın, kötülüğün ve nefretin değil
İyiliğin ve güzelliğin soluk aldığı
Ben artık kahrolası bir savaşın değil
Sevginin ve kardeşliğin hüküm sürdüğü
Bir ülkede yaşamak istiyorum...
TANRI AŞKINA SÖYLEYİN BANA
BEN ŞİMDİ, ÇOK ŞEY Mİ
ÇOK ŞEY Mİ İSTİYORUM? ...