hayatıma giren bütün harun'ları saydım
kırmızı suratlı, hafif kambur, hatta babadan aksak
bir tek harun çıkmadı
isterdim elbet, yakası açık
vişne çürüğü yalanları olan izdivaç
kuyruğu çok uzun gelinlik…
akşam saat beşi gösterince, sıcak çorba yanında
fazla sirkeden kabarmış puf börekleri, nur topu bebekler…
tamda şurada, kurt sineklerini izleyerek geçirdim sabahı
tüy kadar hafif, arı kadar hızlı
geçti zaman dizlerimin dibinde
bir ara öper gibi bakmıştık birbirimize
yarım dakikadan az, zehre batırılmış ok
beyaz bir örtüye sıçrayan mürekkep gibiydi
ama bir tek harun çıkmadı karşıma
çatısı dar, aşkı geniş kadınlar anlar
bakır kazanın içindeki kızıl ateşten;
içmeden, sevişmeden, soluklarında günübirlik
kokuları taşıyan asılsız yarınlardan
isterdim elbet, çivit mavisi ceketle
belki de hint ipeği şalla mühürlenmek
ama bir tek harun çıkmadı karşıma