Sesimi sele verdim, denizlere,
okyanuslara taşısın tanıklığımı,
Sesimi göklere uçurdum, evrene,
milyon senelere saklasın diye.
Ak koyun, kara koyun ayrıldığında
bir hesap gününde,
Tartıya vurulduğunda
vatan sevmenin gönül ağırlığı,
Göreceğiz,
Kaç okka çekmişiz zor günlerinde,
Hürriyetin yiğitlik minderinde?
Kara günlerin altın dağlarındaki
patikaları kükreyerek yürüyor,
Silivri'nin mahpusları,
kendi ışıklarının şavkında.
misak-ı milli inatları,
ve de her şeyden de önde ve önce
Kuva-i Millici çıkışları yüzünden
demir kapılar indiriliyor üstlerine,
fikirler duvarlarla esir edilebilirmiş gibi,
daha önce esir edilebilmiş gibi.
Hesapları binlerce yıldır bozuldu,
Uslanmadı emperyalist batının yağmacılığı,
Makedonyalı İskender gibi
“dağlarımızdaki yağ, ovalarımızdaki bal peşindeler”
Madenlerimizi,
tüm kaynaklarını cennet yurdumun
cevherin son filizine,
suların son damlasına,
Anadolu'nun toprak anasına,
ekmek ve özgürlük kavgasına
el koymak derdindeler.
Uyan ey halkım tüm yurtseverliğinle
Geç kalmanın bedeli ağır.
Balkanlar Kafkaslar gibi,
Filistin, Suriye,Yemen elleri gibi,
Kurtuluş Savaşımız gibi,
yüz binlerce can,
yüzlerce yıllık zaman kaybolan.
Truva'nın şanlı direnişçileri
aldanmamalı tahta atlara,
zafer umudumuz,
uyanık kalmakta
ve surlara sahip çıkmaktadır.
Hem dışarıdan saldırana,
hem içerideki ihanet odaklarına
karşı koymaktadır çare,
bizden önce söylendiği gibi:
“Tırnak ile diş ile”
emperyalizmin boğazına sarılmaktır.
O bizi boğmadan yurdumuzdan kovmaktır