bu mülk bu bahçe bu ten
bu parantez bile olmamışken
nerden alır cümle güzelliğini
kelimeler kelimenin katili iken
uğuldayan çarşı kalbalığından
çıkageldin, sevindim
şarkılar seçtim kendime senden
su sesleri terlik sesleri, günlerden
pazartesi
gergefe düşüyordu kederinin gölgesi
yağmura benzeyen kadını seçtim
geldin, şenlendi cümle, virgül eğildi
nokta
çekildi kuytusuna
evlerden ev odalardan oda denizlerden
bir iç deniz beğendim hayır, rastgele değil
günlerden pazartesi, başlamak için
gitmek dönmek ıslanmak kurumak için
bir ormanda kaybolmak, ağaç
olmak için
bisiklete binsin için kelimeler
hikâye o hikâye, kahramanlar
gülümseyebilsin için
tuttum bir parantez seçtim (çıkagelir
serin çarşılardan uzak aktarlardan
ve zencefil ve tarçın ve nokta
düşer aradaki boşluğa)
ey erenler, hırkam yok,
çıplağım, dergahım
uğuldayan yeryüzü. ve eski
kokuları biriktiren aktarın söyledikleri;
(biz buradan gideriz ölüm bahane
kalırsa koku kalır cümlemizden
sığdırın paranteze!)
ıslak kaya kovuğundan
çıkageldin, sevindim
eskilerden bir eski
koku seçtim kendime
durdum binlerden biri gibi
ve yağmur
günün avlusunda mühür
o mührü mülk edindim sevindim
bir yağmur bir paranteze
yağsa ne yağmasa ne
dediyse de rüzgâr, seni seçtim
sefa geldin!