Nasıl da unuttuk,
kimsesiz odalarda
işte vaktidir kendimizden kopmanın,
dediğimiz o sonsuzluk anlarının
bizi herkesten ayırdığını...
Nasıl da unuttuk,
mutluluktan,hazdan,sevinçten
daha çok bizi hayata bağlayan
o ıstırap dolu hayaletin,
o kara hülyanın
bizi herkesten ayırdığını...
Şimdi yetim sevinçli aşkımız
büyülenmiş,hayran kendine,
şimdi vakitsiz, belki çok geç, kayıtsız
kendine...
Atıyor tenini, tenindeki ruhu
atıyor,
kör ve iradesiz bir şehvetin ateşine...