Tan yeri ağarırken ulaştı ulaşacağı menzile.
Çocuklar evlerinde gözlerini oğuşturuyorlardı
düşlerden arınmak için -
doru bir kısrağın ardından koşmuşlardı az önce;
uçurumların ucunda durmuşlar,
bulutlara tutunmaya çalışmışlardı korkuyla.
O da atını bir han avlusuna bağladı.
Anladığı bir dil değildi duyduğu;
gene de yabancı saymadılar onu karşılayanlar.
Uzak bir bahçedeki kuleyi gösterdi hancı.
Sen gideli,
yollardaydı hep bu kalabalıkla.
Tam neredeydi, hangi mevsimde?
Bilmiyordu kimlerle yola çıktığını.
Kulenin taş basamaklarını tırmanırken
yolu nerede yitirdiğini düşündü.
Bir çam kokusu geliyordu karşı tepeden esen yelle,
bir su sesi, yakındaki değirmenden.
Şimdi kulenin tepesinde.
Gözleri,
eşlerini yitirdiklerinde
çok yaşamayan yaban kuğularında.
Deniz ürperiyor uzakta.