yaşlı ceviz ağacı gölgesindeyim
önümde tarlalar yeni biçilmiş
kelkit akıyor çağıldayarak
sıkıştırılmış dere ağzından
taşların dibini yalayaraktan
billur bardaktaki su görüntüsü
yeni mahalleden deli Hediye
türkü çağırarak bir öğlen sonu
inmişti çayırlardan çayın başına
soyunup yılan gibi derisinden
anadan üryan sere serpe
çamura yattı bel ağrısından
arada kelkite dalıp çıkarken
süt beyaz tenini güneş öpüyor
selvi boyunca saçları
süpürge oluyor ıslak kumlara
kara gözleri iri mi iri
kolaçan ediyor çevresini
vakit hayli geçmiş akşama doğru
giyiniyor allı çiçekli fistanını
yol alırken bağ arasında patika yoldan
tekmeliyor tarlada ki harmanı
beline dayayıp ellerini tırmanıyor
yokuş başında evleri
hayrı yok kelkit çayının
yüzmek ve taş balığından başka
havası güzel yaylaları özeldir
göç eden gurbetçinin gözünde
kıraç çorak tarlalar ata yadigarı
nasırlı ellerin çatlağı